Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Jung ve Eşzamanlılık

Yazı: Semanur DemirHiç, birini düşündüğünüzde o insanla karşılaştınız mı? Ya da ondan bir mesaj aldınız mı? Hiç, bir gün önce almak istediğiniz bir şey size ertesi gün hediye edildi mi? Ya da sürekli tekrarlayan sayılar ya da semboller gördüğünüz oldu mu? Aklınızdan geçen bir şarkıya radyoda denk geldiğiniz ya da gördüğünüz bir rüyayı gerçek hayatta …

Yazı: Semanur Demir

Hiç, birini düşündüğünüzde o insanla karşılaştınız mı? Ya da ondan bir mesaj aldınız mı? Hiç, bir gün önce almak istediğiniz bir şey size ertesi gün hediye edildi mi? Ya da sürekli tekrarlayan sayılar ya da semboller gördüğünüz oldu mu? Aklınızdan geçen bir şarkıya radyoda denk geldiğiniz ya da gördüğünüz bir rüyayı gerçek hayatta deneyimlediğiniz oldu mu? Çok nadir de olsa hayatımızda o an bize mucizeymiş gibi gelen ve nasıl gerçekleştiğini anlamlandıramadığımızdan tesadüf deyip geçtiğimiz olaylar olur. Biz çoğunlukla deli gözükmemek için bu anlamlı gözüken tesadüfler üstünde çok düşünmeyiz. Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung’un bu anlamlı tesadüfler için bir açıklaması var: Eşzamanlılık.

Eşzamanlılık, nedensellik ilkesinin tam karşısında yer alır. Nedensellik ilkesi olayları neden sonuç ilişkisiyle birbirine bağlarken eşzamanlılık ilkesi birbirinden bağımsız gerçekleşen rastlantısal olayların basit bir tesadüften öte doğayla, evrenle, zaman-mekanla olan görünmez bağımızla açıklar. Günümüzde bilim camiası, evrenin yapı taşının atom olduğu fikrinden uzaklaşmış ve evrenin özünde bilgi/bağlantısallık olduğu fikrini kabul etmeye başlamıştır. Bağlantısallık, evrenin temelinde var olduğu iddia edilen her şeyin hassas bir şekilde başka şeylere bağlı olduğunu ifade eder. Tıpkı Carl Gustav Jung’un 100 yıl öncesinde açıklamaya çalıştığı eşzamanlılık kavramı gibi…

Eşzamanlılığın Özellikleri:

  1. Beklenebilir durumlar değildirler.
  2. Anlam duygusundan dolayı dikkat çekmektedirler.
  3. Deneyimleyen kişide ‘mucize’ hissi uyandırırlar.
  4. Sıradan gerçeklikte göze çarpan tuhaflıklar oluştururlar.
  5. Bilinçdışı ile algılanıp, bilinçle anlamlı hale gelirler.
  6. Zihinsel öğelerle dış dünyadaki benzerlikler eşzamanlı olaylara sebep olmaktadır.
  7. İçsel ve dışsal olan iki olay birbirlerinin nedeni oldukları için bağdaştırılmazlar, ortak bir anlamın karşılıklı yansımaları nedeni ile birbirleri ile bağdaştırılırlar.

Jung’un eşzamanlılık kavramını oluştururken Einstein ile mektuplaştığı söylenir. Ayrıca onun doğu felsefesine olan ilgisi de bu kavramı oluşturmasında yardımcı olmuştur. Her şeyin birbirleriyle bağlantılı olduğu fikri Hint düşüncesinde “Kişisel egolarımız okyanustaki birer ada gibidir: Oradan kendi dünyamıza ve birbirimize bakarız ve birbirimizden ayrı varlıklar olduğumuzu düşünürüz. Göremediğimiz şey ise, birbirimize suların dibindeki okyanus katı ile bağlı olduğumuz gerçeğidir.” şeklinde açıklanır. 

Jung, hayatımızda karşımıza çıkan yaşamsal krizlerin, çeşitli sorunların ya da kazaların; bizim hayatımızda önemli birtakım anlamları olduğunu iddia etmiştir. Jung’a göre kozmik sistemin bazı unsurları bir araya gelip ortak hareket ederek, insanın karşısına bazı olaylar çıkartabiliyor ve o olay ya da kriz, psişede (insan zihninin bilinç ve bilinçdışının tamamı) fark edilmesi ve değiştirilmesi gereken bazı unsurlar olduğunun bir nevi habercisi görevinde oluyor. Aynı şekilde kişinin ruhsal gelişimi ve dönüşümüne etki edecek bir takım başka olaylar, birbirlerinden sanki haberdarmış gibi yine eşzamanlı bir şekilde hareket ederek yaşamda bazı manidar rastlantılar açığa çıkartabiliyordu.

Buna bir örnek vermek gerekirse psişede değişmesi gereken şey özgüvense hayat bir takım raslantı gibi gözüken olayları peş peşe sıralayarak örneğin işten ayrılma, taşınma, yakınlarıyla ilişkiyi koparma gibi olaylarla kişiyi konfor alanından çıkarmaya zorlar. Kişi bu zorluklarla mücadele ettikten sonra ruhsal bir dönüşüm yaşar. Kişinin hatalarından ders alması onu yaşamda daha bilge bir konuma getirir. Depresyondan çıkan bireyin bilgeleşmesi de buna bir örnek teşkil eder. Bir de Jung ‘un eşzamanlılık için verdiği örneklerden birine bakalım:

Örneğim, her iki tarafın çok çaba göstermesine rağmen, psikolojik anlamda erişilmez olan bir genç kadın hastayla ilgilidir. Güçlük, her zaman her konu hakkında daha çok şey bilmesinde yatıyordu. Aldığı mükemmel eğitim, bu amaca çok uygun bir silahla, kusursuz ‘geometrik’ gerçeklik fikriyle birlikte epey cilalanmış bir Kartezyen rasyonalizmle kuşanmasını sağlamıştı. Beklenmedik ve irrasyonel bir şeyin ortaya çıkarak, kendini içine kapattığı entelektüel yanıtları ortadan kaldırması ümidine sığınmak zorunda kalmıştım. Bir gün, sırtım pencereye dönük şekilde onun karşısında oturup retorik akışını dinliyordum. Önceki gece etkileyici bir rüya görmüştü, biri ona altın bir bokböceği vermişti ki masraflı bir mücevherdir. Bana rüyasını anlatmaya devam ederken bir şeyin pencereye hafifçe vurduğunu duydum. Arkamı döndüğümde, dışarıda, karanlık odaya girmek istediği açıkça belli olacak şekilde pencerenin pervazına vuran, irice bir kanatlı böcek olduğunu gördüm. Bana çok tuhaf gelmişti. Hemen pencereyi açarak böceği içeri uçarken yakaladım. Bokböceği ailesinden bir böcekti … yeşil-altın rengi, altın bokböceğine olabilecek en yakın şekilde benziyordu. ‘İşte bokböceğiniz,’ diyerek hastaya böceği uzattım. Bu deneyim, rasyonalizminde istenen gediği açmış, entelektüel direncini kırmıştı. Tedavi şimdi tatmin edici sonuçlarla devam ediyor.

Sonuç olarak yaşamımızda karşılaştığımız bu tesadüfümsü olaylar, bizi daha derin bir anlayışa, kişisel gelişime ve hatta ruhsal bir dönüşüme yönlendirebilir.  ‘tesadüf’ dediğimiz şeyler tesadüf olmayabilir.  Hayatın kendisi farkındalığımıza gelmeyi bekleyen bir dizi anlamlı mesajla doludur. Nasıl ki kara delikleri göremiyor ama çevreye etkisinden dolayı varlığını kabul ediyorsak, eşzamanlılık için de aynısı geçerli olabilir. Jung’un eşzamanlılık teorisi ve verdiği örnekler, bireysel yaşantılarımızın ötesinde, var oluşumuzun evrenle olan derin ve anlamlı bağını vurgular. Jung’un çalışmaları, bu mesajları dinlemek ve onlardan öğrenmek için zihinlerimizi ve kalplerimizi açmamız gerektiğini öğütler. Bu şekilde, kendimizi ve çevremizdeki dünyayı daha anlamlı bir şekilde deneyimleyebilir ve hayatımızın derinlerinde yatan zenginliği keşfedebiliriz. Ne dersiniz evren eşzamanlı olaylar ile bizimle konuşuyor olabilir mi? 

Kaynakça

https://turkish.cri.cn/757/2011/01/19/1s130836.htm

https://www.rehakuldasli.com/post/carl-g-jung-senkronisite-kavrami

http://meditativedance.com/TR/index.php?option=com_content&view=article&id=86:jung-ve-ezamanllk&catid=57:yazilar&Itemid=115

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2201881

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Editör

Editör

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir