Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Acının ve Istırabın İlacı Meditasyon

Yazı: Semanur DemirMeditasyon, Doğu felsefesinde Buda'nın öğretisine dayanan derin bir uygulamadır. Buda'nın öğretisi, hayattaki ızdıraptan kurtulmaya yöneliktir. Buda, öncelikle acı ve ızdırabı birbirinden ayırır. Acıyı yaşamın doğal bir gerçeği olarak görür. Fiziksel acı, duygusal acı, ve hatta varoluşsal acı olarak çeşitli düzeylerde tanımlanabilir. Hayatın kaçınılmaz değişimleri, ayrılıklar, hastalıklar ve ölüm gibi durumlar, Buda'nın "Dukkha" olarak …

Yazı: Semanur Demir

Meditasyon, Doğu felsefesinde Buda’nın öğretisine dayanan derin bir uygulamadır. Buda’nın öğretisi, hayattaki ızdıraptan kurtulmaya yöneliktir. Buda, öncelikle acı ve ızdırabı birbirinden ayırır. Acıyı yaşamın doğal bir gerçeği olarak görür. Fiziksel acı, duygusal acı, ve hatta varoluşsal acı olarak çeşitli düzeylerde tanımlanabilir. Hayatın kaçınılmaz değişimleri, ayrılıklar, hastalıklar ve ölüm gibi durumlar, Buda’nın “Dukkha” olarak adlandırdığı acı kavramının birer örneğidir. Istırap, Buda’nın öğretilerinde acının kaynağını ifade eder. Buda, insanın ızdırap çekmesinin temel nedenini, tutkulara, arzulara ve bağlanmalara dayandırır. İnsanlar, şeylere tutunma ve onlara aşırı bağlanma eğiliminde oldukça, ızdıraplarını artırırlar.

Young woman doing yoga on the beach sunset, rear view.

Bir rivayete göre Buda, öğretisini yaymak için köyleri ziyaret eder. Bir kadın çocuğunu yeni kaybetmiştir ve Buda’nın köye geldiğini duyunca, kucağında ölmüş çocuğuyla Buda’nın karşısına çıkar. Oğlunu hayata geri getirmesini ister. Buda, oğlunu geri getirmeyi kabul eder ancak bunun için kadının hiç ölüm görmemiş bir evden çiçek getirmesini ister. Kadın, derhal kapı kapı dolaşmaya başlar. Onlarca kapı gezdikten sonra hiç ölüm görmemiş bir eve rastlamayınca, ölümün hayatın bir normali olduğunu anlar. Böylece çektiği ızdırap yerini acıya bırakır.

Hayatta acı olaylar vardır ancak insan acıyı kabul etmediğinde onu ızdıraba dönüştürebilir. Ölümü, hastalığı, ayrılığı, ihaneti kabul edemediğimizde aklımıza hemen şu düşünceler gelir: Neden ben? Neden benim başıma geliyor böyle bir şey? Bu acı çok fazla, bunu hak edecek ne yaptım? Kendime o kadar dikkat ederken nereden çıktı bu hastalık, bu kaza? Arkadaşım kendine hiç dikkat etmiyor, neden onun başına değil de benim başıma geldi? Bir daha eskisi gibi olamayacağım… İşte bunun gibi düşünceler, insanın kendine ve acısına sapladığı oklardır ve acıyı, ıstıraba dönüştüren şeydir. Bu oklarla hissedilen acı 5’ken 10’muş gibi hissedilir. Buda der ki, hayatta öğrenilmesi gereken en büyük ders, tutunmamaktır. Acılara da mutluluklara da nesnelere de kişilere de… Bir şeye sıkı sıkıya tutunduğumuzda artık o tutunduğumuz şey tarafından yönetilmeye başlarız. Tutunduğumuz bir acıysa onu öyle bir tutarız ki ızdıraba dönüşür, bir süre sonra ızdırap tüm hayatımızı yönetir. Bize uyku uyutmaz, yemek yedirmez, hayattan keyif aldırmaz. Eğer tutunduğumuz bir parça mutluluksa, o mutluluk anı için ölümü göze alabilir hale geliriz. Tutunduğumuz bir kişiyse, o kişi için kendimizden vazgeçer hale gelebiliriz.

Acı hayatın bir parçasıdır, acıyı hayatımızdan çıkarmak mümkün olmasa da, ızdırabı seçip seçmemek bizim elimizdedir. Buda tüm bunların bilmenin yeterli olmadığını biliyordu. Her ne kadar söyleyince anlaşılması kolay olsa da, bir acı ile karşılaştığımızda bu bilgi anında unutulabilir. Deneyim, bilgiden çok farklı bir şeydir. Bu yüzden bu bilgiyi pratiğe dökmek için meditasyon öğretisini geliştirdi. Meditasyon sırasında beyin nefese, mantraya veya herhangi bir nesneye odaklanır. Bir süre sonra kişi, dikkatinin odakladığı şeyde olmadığını fark eder ve kendini düşünceler alemine girmiş bir şekilde bulur. Bu meditasyonun doğal bir sürecidir. Meditasyonun fayda sağladığı kısım, kişinin düşüncelere daldığını fark ettiği andadır. Bu farkındalık hali, kişinin kendini, düşüncelerini fark etmesini sağladığı gibi kişiye kendini dışarıdan izliyormuş gibi uzaktan bakabilme yeteneği sağlar. Bu pratiği geliştirdikçe kişi, yaşamında bir acı ile karşılaştığında acıya biraz uzaktan bakabilir hale gelir. Kişinin acıyı ızdıraba dönüştürmesini engelleyecek olan şey de budur. Kişi acıyı görmezden gelemez, acıyı görür, acıyı kabullenir. Acıyı yaşar ancak acıya tutunmaz. Bazen içinde bulunduğumuz durumları yaşarken fark edemeyiz. Ne zaman ki biraz o durumdan uzaklaşırız, o zaman ben neyin içindeymişim der, yaşadıklarımıza şaşırırız. Meditasyonu da bu farkındalık türüne benzetebiliriz.

Toygar meditation at sunset

Özetle, Buda’nın öğretileri, acının kaçınılmaz olduğunu kabul ederken, onu ıstıraba dönüştürme gücünün insanın içinde olduğunu öne sürer. Tutunmamak, acıyla yüzleşirken esnek olmak ve her anın geçici doğasını anlamak, içsel huzur ve özgürlüğün kapılarını aralar. Böylece, meditasyon ve Buda’nın öğretileriyle, yaşamın getirdiği zorluklara daha bilge ve sakin bir şekilde karşılaşabiliriz.

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Editör

Editör

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir