Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Seda Dokumacı: Cesaret edip kendine sanatçıyım diyebiliyorsan, geçmiş olsun!

Röportaj: Eylül GiriftinoğluÜniversitede fizik okurken fotoğraf ile tanışıp Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fotoğraf okumaya başlamışsınız. Bu kararı alma süreciniz nasıl ilerledi?Bu geçiş benim için hem kaçınılmaz, hem de büyük bir sürprizdi. Çok klişe bir laf var ya : ‘İçinizdeki sesi dinleyin.’ Ben içimdeki sesi hiç duyamadım ya da yeterince dinlemedim fakat yapmam gerekeni yapmadığımdaki huzursuzluk onun ne …

Röportaj: Eylül Giriftinoğlu

Üniversitede fizik okurken fotoğraf ile tanışıp Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fotoğraf okumaya başlamışsınız. Bu kararı alma süreciniz nasıl ilerledi?

Bu geçiş benim için hem kaçınılmaz, hem de büyük bir sürprizdi. Çok klişe bir laf var ya : ‘İçinizdeki sesi dinleyin.’ Ben içimdeki sesi hiç duyamadım ya da yeterince dinlemedim fakat yapmam gerekeni yapmadığımdaki huzursuzluk onun ne olduğunu bilmesem bile beni hayatım boyunca yönlendirdi ve yönlendirmeye de devam ediyor. Sonuç olarak içimdeki huzursuzluk sönene kadar arayışım hep devam ediyor. Şanslıyım ki nefes alabildiğim her durakta inebilecek cesarete ve şansa sahibim.

Fotoğraftan resime geçişiniz nasıl oldu? 

Bence insanın içinde üretmek ile ilgili bir dert var ise insanların fotoğrafını çekmek ile portresini çizmek arasında hiçbir fark göremiyorum. Benim için ifade etmek, hepsinden önemli ciddi bir iş ve gördüklerime bir tepkidir. Bugün fotoğraf çekebilirim, heykel yapabilirim ya da resim. Hiçbiri arasında bir fark göremiyorum. Niyet üretmek ise kullanabileceğim her aracı kullanmak isterim. Bu sebepten kendi açımdan materyal değişikliğinden başka bir geçiş hissetmiyorum.

Sanatı ‘’yürüdükçe uzayan ve şekillenen bir yol’’ olarak tanımlıyorsunuz. Bunu bize biraz daha açabilir misiniz? 

Aslında bu cümlenin başka bir versiyonunu kıymetlimiz Mihri Hanım’dan duymuştum. Mihri Müşfik, Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressamdır. 2017 yılında benim de dahil olduğum ‘Kim Mihri’ belgeseli sırasında hakkındaki bütün yazıları okudum. Hayatının sonlarına doğru yazdığı bir mektubunda şöyle bir cümle kullanmış: ‘Sanatkarın yolu, yürüdükçe uzar gider.‘ Çok etkilenmiştim. O kadar doğru ki, eğer cesaret edip kendine ben sanatçıyım diyebiliyorsan, geçmiş olsun! Ömür boyu üretmek ile zehirlenmişsindir ve tek panzehirin yine üretmektir.

Projelerinize nasıl başlıyorsunuz, nelerden ilham alıyorsunuz? 

Aslında ilham alma konusuna pek inanmıyorum. İlhamın zaten içimizde olduğunu ve sadece çalışırken ortaya çıktığını düşünüyorum. Bence içimizdeki var olan yeni bir düşünceyi mümkün kılmamızı sağlayan en önemli şey ortaya çıktığında elimizde fırça olmasıdır.

Yerleşmiş bir sanat tarzınız var, bu tarzınızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? 

Aslında ben sürekli kendimi şaşırtmak peşindeyim. Bu arayış yerleşmiş bir sanat tarzını önemsememem gerektiğini bana her zaman hatırlatıyor. Fakat sonuç hiç düşündüğüm gibi olmadı. Açıkçası hangisinin sanatçı için doğru olduğunu ve nasıl gerçekleştiğini bilmiyorum. Bir sanatçının kalıplaşmış bir tarzı olması birçok yönden sanatçıya haz verebilir fakat diğer yandan içgüdüsel olarak farklı tarzda eserler üretmek istediğinde onu durdurabilir de. Aktarmak istediğim duygular çerçevesinde eserler ürettiğimde işlerim kendiliğinden bir tarz etrafında toplanmış olabilir. Bu bilinçli yaptığım bir şey değildi. Sanırım aynı dertlerden bahsetmeye devam ettikçe bir şekilde kullandığım bütün disiplinlerde aynı duyguyu hissetirmeyi başarabildim.

Genellikle portrelere odaklanıyorsunuz, bunun özel bir sebebi var mı? 

Gerçekten bunun sebebini keşke bilsem de söylesem. Ama ne yazık ki bilmiyorum.

Sevdiğiniz ve ilham aldığınız sanatçılar var mı? 

Georgia o Keeffe, Francis Bacon, Tracey Emin, Nan Goldin, Joan Mitchell, Egon Schiele, Josef Koudelka, Abidin Dino, Fikret Mualla, Andrey Tarkovski, Oğuz Atay, Sait Faik Abasıyanık ve aşık olduğum şu an aklıma gelmeyen diğer özel insanlar.

Resim dışında sanatın hangi alanlarında aktif olmayı ve onlardan beslenmeyi seviyorsunuz?

Sanatın kendisine aşığım. Kendimi bu dipsiz kuyunun içine atabildiğim için o kadar şanslı ve mutlu hissediyorum ki. Hiçbirini bir diğerinden ayıramam . Hepsinin kendi özel zamanları var. Pusuda bekliyorlar. Fotoğraf benim ilk göz ağrım onun yeri çok ayrı. Video çekmek bir ara iş olarak da yaptığım ve çok zevk aldığım bir dal. Kolaj, benim için bir meditasyon türü. Heykel son yıllarda kafamı kurcalamaya başladı üzerinde çalışıyorum. Ve son olarak bu sene performans sanatlarını üzerinde düşünmeye başladım. Bekliyorum neler olacak?

Kültür Sanat Duvarı okuyucularına söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? 

Naçizane söylemek isterim ki dünyayı ve hayatımızı anlamlandırmaya hepimizin ihtiyacı var. Dünyada uyum ve bütünleşmeyi doğuracak olan mücadelenin aracı sanattır ve sanatın olanakları sınırsızdır. Bu sebepten kendime ve diğer sanatçı arkadaşlarıma dışarıya direnebilen bireyselliğin kurulabilmesi için güç ve sabır, sanatı ve sanatçıyı destekleyen insanlar için ise kendilerini adamalarını aynı zamanda da inançlarını hiç kaybetmemelerini diliyorum.

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Sanat Duvarı

Sanat Duvarı

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir