Yazı: Melisa Güller“Dünyanın En Kötü İnsanı” haklı sebeplerden dolayı Norveç film sektörünün en iyi işlerinden biri olarak anılıyor. “Dünyanın En Kötü İnsanı” adlı bir film izlemeye başlayınca insan ne ile karşı karşıya kalacağını kestirmekte zorlanabilir tabii. Dünyanın en kötü insanı olmanın birçok yolu var çünkü. Peki dünyanın en kötü insanı olmak için illa büyük bir …
Yazı: Melisa Güller
“Dünyanın En Kötü İnsanı” haklı sebeplerden dolayı Norveç film sektörünün en iyi işlerinden biri olarak anılıyor. “Dünyanın En Kötü İnsanı” adlı bir film izlemeye başlayınca insan ne ile karşı karşıya kalacağını kestirmekte zorlanabilir tabii. Dünyanın en kötü insanı olmanın birçok yolu var çünkü. Peki dünyanın en kötü insanı olmak için illa büyük bir kötülük işlemek mi gerekli? Ana karakter Julie neden dünyanın en kötü insanı?

Bu nadide film, bir genç kadın Julie’nin elinde sigarasıyla etrafı izlemesi ile açılış yapıyor. Yalnız, kalabalıktan uzakta, siyah elbisesiyle Julie, daha bu ilk sahneden bize kendi hakkında birçok şeyi anlatıyor.
Julie, diğer birçok genç yetişkin gibi ne yapmak istediğinden emin olmayan biri; bu özelliği üniversite hayatını da etkileyerek birçok bölüm değiştirmesine sebep oluyor. Oradan oraya atılırken yeni insanlarla da tanışıyor tabii. Bu insanlar arasında kendisini diğerlerinden daha çok etkileyen, tahminen 40’lı yaşlarında, başarılı çizgi roman yazarı Aksel de var. Aksel, Julie’nin değişken ve kararsız yapısına rağmen, ilişkileri uzun süre devam edecek kadar Julie’yi etkilemeyi başarıyor, istemeyerek de olsa. Tabii (neredeyse) her şeyin bir sonu var. Julie, siyah elbisesiyle etrafı izlediği balkondan ayrılarak kimin olduğunu bilmediği bir düğünde Eivind ile tanışıyor. Ve kesinlikle Aksel’i aldatmıyor.

Bu film, bir drama olduğu kadar da bir komedi. Aslında bir trajikomedi. Julie, birçok insan (özellikle genç kadın) için özdeşleşilebilecek bir karakter. Kim 20’li yaşlarını attığı her adım ve seçtiği tüm yollardan emin olarak geçiriyor (ya da geçirdi) ki?

Julie ne istiyor, ne yapıyor anlamak zor olabilir izleyenler için. Çünkü Julie ne yapmak istiyorsa onu yapıyor. Bazen bu yapmak istediği şeyi erteleyebiliyor, ya da zamanından önce yapıyor ama neticesinde bir şekilde, kesinlikle yapıyor. Yaptığı her şeyden de memnun değil elbette. Hangi yolların nerelere çıkacağını kestirmek mümkün değil sonuçta. Ya da bazen mümkün, ama insan (bu durumda Julie) yine de o yolu yürümekten alıkoyamıyor kendini. Sonucu hüsran olsa dahi.

Dünyanın En Kötü İnsanı, birilerinin hikayesinde ‘kötü’ olmanın o kadar da zor olmadığını gösteriyor izleyene. Kötü olarak anılmanın, istediği şeyi yapmaktan vazgeçirecek gücü olmadığını, bazen de olmaması gerektiğini anlatıyor. Julie, kafası karışık, kötü, iyi, değişken ruh halli, kendi anlatımıyla “kendi hayatında bir seyirci”. Birçoğumuz gibi.