“Sorumuz şuydu: Kimse bizim aklımızın yerinde olduğunu fark edecek miydi?”
Yazı: Zeynep Canik
“…çünkü onlar, yani deli olmayanlar, güya, akli melekelerine tümüyle sahip olanlar, beni tedavi etmek istiyorlardı…” -Louis Ferdinand Celine
İlginç bir sorunun cevabını arayan Stanford Üniversitesi’nden psikolog David Rosenhan bu deneyde, birinin gerçekten akıl hastası olup olmadığını cidden anlıyor muyuz, merak etmiş ve öğrenmek için deli taklidi yaparak, kendisini hastaneye yatırmalarını sağlamış. Üstelik bunu yalnızca kendisi de yapmamış. 7 arkadaşına daha nasıl yapmaları gerektiğini öğretip ardından onların da aynı şeyi yapmasını istemiş. Ve bu eylemleri tarihe Rosenhan Deneyi (Rosenhan Study) olarak geçmiş.

Normalde sahip olmadıkları semptomlarını varmış gibi gösterip, hastaneye yatırılmalarının ardından; semptomların kaybolduğunu ve iyileştiklerini ileten ekibimizdekilerden ise en erkeni 7 gün sonra çıkarılırken, en geç çıkarılanıysa tam 52 gün sonra çıkabilmiş. Hiçbir semptomu olmadığını söylediği ve bir anormal davranış göstermediği halde… Bu süre zarfında araştırmacılarımız toplam 129 gün hastanede kalmış ve 2100 tane ilaç almış. Gerçi almış dememiz çok doğru olmaz, ilaçları kullanmak yerine tuvalete dökmüşler. Ancak doktorları tarafından onlara verilen ilaçların sayısı bu şekilde.
Tabii ki buradaki hata bir noktaya kadar anlaşılabilir. Başta ilettiği şikayetlere sahip kişi; düzeldiğini iddia etse bile, onu gözlemleyip, davranışlarını incelemeleri süresince kontrol altında tutulması garip olmaz. Ama sorun bundan çok daha ötedeydi: Doktorlar o kişilerin akıl sağlığında bir sorun olmadığını anlamadılar. Düzeldiklerini söylediklerinde de inanmadılar. Çıkabilmek için ise sahte hastalarımızın, önce hasta olduklarını kabul etmeleri, sonra da iyileşme gösterdiklerini belirtmeleri gerekti. Çıkartıldıklarında da iyileşmiş kişiler olarak değil “hastalığı gerilemiş” kişiler olarak çıkartıldılar. Öyleyse akıl hastanesine yatırılan insanların hasta olduğuna, çıkanların iyileşmiş olduğuna nasıl güvenebiliriz?

“Ben artık bir suçlu değil, bir deliydim. Ama hayır, kesinlikle delirmemiştim. Bir an için bile aklımı kaybetmemiştim. Ah ama galiba delirmiş insanlar böyle söylerler hep. Yani eğer seni bu hastaneye koyuyorlarsa deliydin ve bu hastane dışındaysan deli değildin.” -Osamu Dazai
Akıl hastası olmadıklarını kimse fark etmedi mi peki? Bu soruda olay daha da enteresan bir hal alıyor, çünkü hiçbir doktorun fark edemediği bu kandırmacayı 118 hasta içinden 35’i fark etmeyi başarmış. Sahte hastalarımıza; yalan söylediklerini, deli olmadıklarını, gazeteci veya onları denetlemek için gelen biri olduklarını söylemişler.
Deneyiyle hastanelere olan güveni hayli sarsan Rosenhan’a inkarlar yağarken, bir hastane de meydan okumayı seçmiş. İstediği kadar sahte hasta gönderebileceğini, hepsini kolaylıkla ayırt edebileceklerini iddia etmiş. 3 aylık bir süre boyunca bunu yapacağı konusunda anlaşmalarının ardından hastane, 193 hastadan 41’inin sahte olduğunu, 42’sinin de şüpheli olduğunu tespit etmiş. Rosenhan’ın buna cevabı ise, bir tane bile sahte hasta göndermediği olmuş…
