Yazı: Melisa Güller Greta Gerwig’in Lady Bird’ü vizyona girdiği 2017 yılından itibaren oldukça ses getirdi. Kendine Lady Bird diyen bir kızın, lisenin son yılında yaşadıklarını konu alan bu film, sadece bir ‘coming of age*’ filmi değil. Ekranlarda son yıllarda sık sık görmeye başladığımız anne-kız dinamiklerini en iyi yansıtan yapımlardan biri Lady Bird. “Mothers and daughters existing as …
Yazı: Melisa Güller
Greta Gerwig’in Lady Bird’ü vizyona girdiği 2017 yılından itibaren oldukça ses getirdi. Kendine Lady Bird diyen bir kızın, lisenin son yılında yaşadıklarını konu alan bu film, sadece bir ‘coming of age*’ filmi değil. Ekranlarda son yıllarda sık sık görmeye başladığımız anne-kız dinamiklerini en iyi yansıtan yapımlardan biri Lady Bird.
“Mothers and daughters existing as wretched mirrors of each other: i am all you could have been and you are all i might be.”
Demiş bir anonim. Türkçesi hemen hemen “Birbirlerinin sefil aynaları olarak var olan anneler ve kızları: ben senin olabilme ihtimalin olmuş olan her şeyim ve sen benim bir gün olabileceğim her şeysin.” anlamına geliyor. Jenerasyondan jenerasyona, anneanneden anneye ondan kız çocuğuna miras kalan bazı şeyler vardır. Bu miras, geleneksel cinsiyet rollerinin getirdiği birtakım unsurlar da olabilir, saksıda lavanta yetiştirmek de. Dünyada, annesi ile iletişimi olan bir kız çocuğu, iletişimi sağlıklı ya da sağlıksız olsun, korkuyor bazı şeylerden; annesine zarar geleceğinden, annesini kaybedeceğinden; bir market koridoruna ya da mezara. Sonra korkmaya devam ediyor; babasına benzeyen biriyle evleneceğinden, annesine dönüşmekten. Sonra üzülüyor, sonra kızıyor kız çocukları. Bu öfke, hüzün ve korku da miras kalıyor anneden çocuğa. Annesi gibi olmak niye kötü bir şey olsun sonuçta değil mi? Filmi izledikten çok sonra bu sözle karşılaştım ve bana Francine, namı değer Lady Bird ve annesini hatırlattı.

Lady Bird’ün annesine benzemesi onun için hoş bir durum olmaz; kendisi annesinin sahip olduğu hayatı beğenmiyor filmde görüldüğü üzere. Birçok kız çocuğu için de bu geçerli. Kız çocuklarının çoğunluğu, annesi gibi olmak istemez; çünkü annesi ile aynı kaderi paylaşmak istemez. Annelerin yaşadıkları, daha doğrusu yaşayamadıkları hayatın pek güzel olarak adlandırılabilecek yanı yoktur. Filmde bu söz konusu olmasa da gerçek hayatta birçoğumuzun annesi çocuk yaşta evlendirilmiş, ‘eş’lerini seçme şansına sahip olmamış, dünyayı keşfetmelerine izin verilmemiş kimseler. Hiçbir kız çocuğu bunu yaşamak istemez.

“Çocukluk odamda saat sabah 6.49
Annem benim yaşımdayken nasıldı
merak ediyorum.
on dokuz yaşında ve her şey için geniş ağızlı,
merak ediyorum dünya kıvrandı mı, onun için de.”
Demiş bir başka adsız yazar. Anneninizin bir zamanlar sizin yaşınızda olduğunu hayal etmek garip geliyor. Onun da hayalleri olduğunu, yapmak istediği şeylerin listesini çıkardığını, hobilerinin olduğunu hayal etmek can acıtı bir hal alıyor bir yerden sonra.
Birçok kız çocuğu annesinin çocukken ne olmak istediğini bilmez mesela. Ya da babası dışında aşık olduğu insanlar olup olmadığını. Sanki sadece anne olmak için dünyaya gelmiş gibi düşündürttürür toplum bize onları. Sanki çocuk sahibi olmadan önce bir hayatları yokmuş gibi. Sanki anne olmadan önce bir kadın, bir insan değillermiş gibi.

Filmin bir sahnesinde Lady Bird annesine, “Do you like me?” diye bir soru yöneltiyor. Annesi de “Of course i love you.” diyor. Lady Bird, “But do you like me?” diye sorusunu yineliyor. Kişisel favorilerimden olan bu sahnede Türkçe çevirisi like/love kelimelerinin karşılığı hemen hemen aynı olduğu için doğru düzgün yapılamıyor ama bu konuşma Lady Bird ve annesinin aralarındaki bağı ve birçok anne ve kızın arasındaki bağı yansıtmakta iyi bir iş çıkarıyor diyebilirim.
Bir şeyi çok sevip ona benzemekten çok korkmak, kız çocuklarının anneleri ile olan ilişkilerini iyi özetliyor. Anneleri iyi, zeki, yetenekli ya da güzel olmadıkları için değil; hayat bu özelliklerini görmezden geldiği için.

Bethany Webstar adlı yazar bir yazısında, “Gerçek şu ki hiçbir çocuk annesini kurtaramaz.” diyor. Kız çocukları, annelerinde kendilerinin açmadıkları yaraları iyileştirmeye ya da o yaraların yarattığı acılardan kaçmak adına olabildiğince uzağa gitmeye çalışıyorlar. Lady Bird’ün bu yaralarla baş ettiği, kendini ve annesini tanıma yolculuğunu izlemek, kalbimde hep taşıyacağım bir anı oluşturdu.