yazı: Melisa Güller Gelmiş geçmiş en önemli edebiyat isimlerinden Jane Austen’ın 1813’te okurlarla buluşan realist romanı Pride & Prejudice, Türkçe adıyla “Gurur ve Önyargı” veyahut “Aşk ve Gurur”, aradan geçen yüz yılı aşkın süredir ününü koruyor. Peki nedir bu romanı bu kadar özel kılan? Herkeste Var Olan Gurur ve Önyargı Gurur ve Önyargı, birçok kez televizyona ve …
yazı: Melisa Güller
Gelmiş geçmiş en önemli edebiyat isimlerinden Jane Austen’ın 1813’te okurlarla buluşan realist romanı Pride & Prejudice, Türkçe adıyla “Gurur ve Önyargı” veyahut “Aşk ve Gurur”, aradan geçen yüz yılı aşkın süredir ününü koruyor. Peki nedir bu romanı bu kadar özel kılan?
Herkeste Var Olan Gurur ve Önyargı
Gurur ve Önyargı, birçok kez televizyona ve sinemaya uyarlandı. Yayınlanmasının üzerinden geçen onca zamana ve kendisinden sonra gelen, ilham olduğu yüzlerce başka esere karşın edebiyat dünyasındaki yerini korumaya devam ediyor. Kişisel favorilerimden de olan bu nadide eserin bu denli sevilmesinin ardındaki faktörler arasında Jane Austen’ın güçlü yazarlığının yanında kitabın insan ruhu üzerinde bıraktığı etki de var. Henüz okuma fırsatı bulamamışlar için, hiçbir şeyin sürprizini kaçırmadan kitaba değinmemizin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Gurur ve Önyargı, ya da belki de Türkçe’de daha bilindik adıyla Aşk ve Gurur, isminden de anlaşılacağı üzere romantizm üzerine yazılmış bir kitap. Lakin romantik elementleri konu alan bir eser olmasına karşın, bunu yaparken edebi gerçekçilikten uzaklaşmamış yazar Austen. Anlatılan her şeyin, gerçekte yaşanması muhtemel; karakterler gerçek hayatta karşılaşılası insanlar. Bu kadar popüler olmasının bir nedeni de dünyanın neresinden olursanız olun, bir okuyucu olarak karakterlerle ve onların yaptıkları bazı davranışlarla bağlantı kurabilmenizin mümkün olması diye düşünüyorum. Gurur, önyargı, aşk… Bunlar herkesin hayatında olması muhtemel kavramlar.
Aramızda Gezen Elizabeth Bennet’ler ve Mr. Darcy’ler…
Ana karakterlerden Elizabeth Bennet, kitabın yazıldığı dönemde daha da yaygın olan cinsiyet rolleriyle mücadele eden genç bir kadın. Toplumun güzellik algılarına tamamıyla uymayan, açık sözlü, cesur ve 1800’lerin edebi eserlerde görmeye alışık olmadığı bir kadın karakter. Aynı zamanda, aşkı isteyen ve gerçek bir bağa değer veren birisi; bu 1800’lerin (hatta günümüzün de) kabul etmekte zorlandığı bir profil yapıyor Lizzy Bennet’i. Toplum, insanlar, kadınları kalıplara sıkıştırmayı severler; ya “güçlü kadın” olursun ve ilişkilerden uzak durursun, ya da “itaatkar eş” rolünü üstlenmeye hazır olursun ve sevginin peşinden gidersin. Elizabeth Bennet, hem zeki, çalışkan, özgüvenli olup hem de “gerçek aşk”I isteme cüretinde bulunan bir karakter. Kesinlikle “itaatkar eş” profiline uymuyor, uymak gibi bir arzusu da yok Evliliği, birlikteliği bu tür kavramlarla bağdaştırmıyor.

Ana karakterlerden bir diğeri olan Mr. Darcy, birçok okur tarafından edebiyat tarihinin en sevilen erkek profili olarak görülüyor. Kendisinin, her karakter ve insanda olduğu gibi, birçok kusuru var elbette. Bunu ilk sayfaları okurken Elizabeth ile birlikte keşfediyorsunuz ancak Elizabeth’in önyargısının sebep olduğu o Mr. Darcy imajı kitabı bitirdiğinizde değişiyor. Mr. Darcy, Elizabeth’i dinliyor, anlamaya çalışıyor, onu sadece ‘güzel’ değil, ‘ilginç’ buluyor. Belki de en önemlisi de, biraz geç de olsa, önyargısını ve gururunu yenip gerçek hislerini söylemekten çekinmiyor. Tüm bu faktörler, Darcy’nin sevilen bir erkek karakter olarak anılmasını sağlıyor.

Okurları en çok etkileyen ve bu kitabı bu kadar dillerde gezdiren şey belki de Elizabeth Bennet ve Mr. Darcy’nin aşkının çok gerçekçi işlenmiş olması. Evet, bir dükün sisler arasından çıkıp size dünyanın en etkileyici cümlelerini kullanarak aşkını itiraf etmesi pek gerçekçi değil ancak Elizabeth ve Mr. Darcy arasında geçen konuşmalar, yer yer iletişimsizlikler, zamanlama, ters giden şeyler… tüm bunlar Gurur ve Önyargı’nın vasiyetini korumasını sağlıyor.