Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Vazgeçebilmenin Önemi

Yazı: Semanur DemirKonunun başlığı vazgeçmek; ama neyden vazgeçmek, neden vazgeçmeyi konuşuyoruz? Her şey zıttıyla beraber var olduğundan, sadece vazgeçmekten değil, onun zıttı olan istemekten de bahsedeceğim. İnsanın istek ve arzularının sınırsız olduğunu bilmek gerekir. İktisatın tanımına baktığımızda bile, sınırlı kaynaklarla sonsuz insan istekleri arasında denge kurmaya çalışan bir bilim dalı olduğunu görürüz. Kaldı ki, günümüz …

Yazı: Semanur Demir

Konunun başlığı vazgeçmek; ama neyden vazgeçmek, neden vazgeçmeyi konuşuyoruz? Her şey zıttıyla beraber var olduğundan, sadece vazgeçmekten değil, onun zıttı olan istemekten de bahsedeceğim. İnsanın istek ve arzularının sınırsız olduğunu bilmek gerekir. İktisatın tanımına baktığımızda bile, sınırlı kaynaklarla sonsuz insan istekleri arasında denge kurmaya çalışan bir bilim dalı olduğunu görürüz. Kaldı ki, günümüz dünyasında sosyal medya ve kapitalist sistemin iş birliği ile beraber, ucu bucağı olmayan bir arzu dünyasında yaşıyoruz.

Vazgeçebilmek neden önemli? Vazgeçmek, yaşamın karmaşasında bize yol gösteren bir pusuladır. Bu, özellikle günümüzde, dikkatimizi dağıtan sonsuz seçeneklerin arasında doğru yolu bulmamıza yardımcı olur. Sosyal medyanın ve teknolojinin cazibesi altında, gerçekten ne istediğimizi unutabilir, gerçek potansiyelimizi keşfetmek için gereken adımları atmayabiliriz.

Kapitalizmin demir kafesi altında, insanların çalışma sebepleri çeşitlidir. Daha fazla para, geçim sağlama, topluma fayda veya çocuklarına yatırım yapma gibi nedenlerle çalışırız. Ancak, çalışmanın ve ihtiyaçların sonu gelmez. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi, insanın temel ihtiyaçlarından kendini gerçekleştirmeye kadar uzanan bir yolculuğu ifade eder. Kendini gerçekleştirmiş birey, tüm ihtiyaçlarından tatmin olmuş ve tam potansiyeline ulaşmıştır. Ancak bu yolculuk, vazgeçişler ve seçimler yapmayı gerektirir.

İnsan, kendisini diğer canlılardan ayıran üretme, keşfetme ve anlama güdüsünü kullanarak, otantik kişiliğini ve yeteneklerini ortaya koymalıdır. Ancak günümüz dünyasında, sürekli bir şeyler isteme hali, bizi asıl ihtiyacımız olan kendimizi gerçekleştirme yolundan saptırmaktadır. Her seçim, bir vazgeçiş ve fedakarlık gerektirir. Birey, arzuları arasından seçim yaparak özgür iradesini kullanır ve bu süreçte kendini daha bütün bir varlık olarak hissedebilir.

İnsanın sahip olduğu şeylerden vazgeçebilmesi için geçerli bir nedeni olması gerekir. Dünyevi ve maddi şeylere sıkı sıkıya ve hırsla bağlı olduğumuzdan genellikle belirli bir hedef olmadan insanın arzularından, varlıklarından vazgeçmesi çok zordur.

Örneğin üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenciyi düşünelim. Bu öğrenci istediği puanı alıp üniversiteye gitmek için birçok şeyden vazgeçmek zorundadır. Bir noktada sosyalliğinden, geç yatmaktan, saatlerce ekran başında durmaktan vazgeçmeyen bir öğrenci, çalışmak için yeterince vakit ayıramadığından istediği puanı elde etmesi oldukça zor olacaktır. Bu noktada insanın bir şeylerden vazgeçmesi, hedefine ne kadar bağlı olduğuna göre değişkenlik gösterir.

Kapitalist sistem, ihtiyaçlar ve arzular arasında bir köprü kurmuş, ancak aynı zamanda insanın özgürlüğünü ve kendini gerçekleştirme arayışını da esir almıştır. Sosyal medyanın da etkisiyle bu durum, bireyin kendini ve çevresini anlamlandırma sürecini daha da karmaşık hale getirmiştir. Kapitalizmin çarkları içinde, insanlar modern bir kölelik düzeninde çalıştırılmakta, elde ettikleri gelirle mutluluğu satın almayı umut etmektedirler. Ancak, kazandıkları para ile zamanı satın alamamaktadırlar. Gün boyunca yaşanan mental ve fiziksel yorgunluk, bireyleri evlerine, kanepelerine mahkum ederken, tek kaçış yolu olarak gördükleri ekranlar, ironik bir şekilde bu yorgunluğu daha da artırmaktadır. Sosyal medya platformları, yüzeysel bir mutluluk ve başkalarının hayatlarındaki sahte mükemmellik illüzyonu sunarak, bireylerin kendi hayatlarını sorgulamalarına ve kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olmaktadır. Bu süreç, birçok kişiyi derin bir memnuniyetsizlik ve depresyon sarmalına itmektedir.

Vazgeçmek, sadece kayıplarla ilgili değil, aynı zamanda daha büyük bir amaca hizmet eden seçimlerle ilgilidir. Bizi gerçek anlamda özgür kılan, sonsuz arzularımız arasından seçim yapabilme ve hedeflerimize odaklanabilme yeteneğimizdir. Bu yolculukta, kapitalist sistemin ve sosyal medyanın bize sunduğu sahte mutluluk ve başarı tanımlarından vazgeçmek, belki de gerçek özgürlüğe ve kendimizi gerçekleştirmeye giden yoldur.

Bu yazı, siz okuyuculara, ne kadar özgür olduğumuzu ve gerçek mutluluğun, özgürlüğün bireysel ve kolektif düzeyde nasıl elde edilebileceğini düşündürmek için bir başlangıç olsun. Vazgeçmek özgürlüğe giden yolda oldukça önemlidir. Özgürlük ise sahip olmaktan çok, iç huzuru bulabilmekte ve kendimizi gerçekleştirebilmekte yatar.

KAYNAKÇA:

https://evrimagaci.org/maslowun-ihtiyaclar-hiyerarsisi-hayatta-kalmak-icin-nelere-ihtiyac-duyariz-1644

https://www.felsefe-bilim.com/post/173867296847/orta-%C3%A7a%C4%9Fda-vazge%C3%A7mek-eylemi-ve-%C3%B6nermeler

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1379812

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Editör

Editör

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir