Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Pierre Bourdieu: Simgesel Şiddet

Haber: Meltem UygunPierre Bourdieu’ nun simgesel şiddet kavramı, belirli bir sosyal düzenin içerisine yedirilmiş, toplumun her kesimindeki insanlar için rol ve görev olarak biçilmiş ve sorgulama olmaksızın rıza gösterilen şiddettir. Bu durum aslında herhangi bir fiziksel güce başvurulmadan yaşanılmaktadır. Şiddet ve güç aynı konumdadır. Sadece bu gücü ne şekilde kullanıp hangi tür şiddete dönüştüğü noktasında …

Haber: Meltem Uygun

Pierre Bourdieu

Pierre Bourdieu’ nun simgesel şiddet kavramı, belirli bir sosyal düzenin içerisine yedirilmiş, toplumun her kesimindeki insanlar için rol ve görev olarak biçilmiş ve sorgulama olmaksızın rıza gösterilen şiddettir. Bu durum aslında herhangi bir fiziksel güce başvurulmadan yaşanılmaktadır.

Şiddet ve güç aynı konumdadır. Sadece bu gücü ne şekilde kullanıp hangi tür şiddete dönüştüğü noktasında farklılık göstermektedir. Gündelik hayatın içerisinde alan, habitus, sermaye ve en önemlisi simgesel şiddet kendini göstermektedir.

Bourdieu’nun simgesel (sembolik) şiddet üzerine çalışılması toplumsal cinsiyet ve şiddetin bütün çeşitleriyle ilintili olmasından kaynaklıdır. Simgesel şiddeti kısıtlayabileceğimiz herhangi bir alan yoktur. Farkında olarak ya da olmayarak günlük yaşamımızın her noktasında maruz bırakmakta ya da maruz bırakılmaktayız.

Sembolik şiddet kavramı, günlük yaşamımızın her noktasına kadar ulaşmış ve etkisinde
bırakılana göre şiddet olmayan ama belirli bir rızayla meydana gelen şiddet şeklidir. Herhangi
bir bakış, bir mimik ya da fiili olarak küçük bir davranış aslında şiddet olarak görülmeyen ama
ardında fazlasıyla şiddet barındıran durumdur, simgesel şiddet.

Şiddetin şekli her ne olursa olsun sonucu acı vericidir. Gerek fiziksel olsun gerekse
psikolojik, bireye etkisi her zaman olumsuzdur. Şiddet, sadece bedensel bütünlüğe verilen zarar değil; her türlü kişisel saldırıdır. Şiddetin çeşitleri, kişinin içerisinde bulunduğu psikolojik,
sosyal, kültürel ve buna benzer birçok alana kadar uzanmaktadır. Dolayısıyla şiddet, birey ve toplum için evrensel olgu olarak kaçınılmazdır.

Şiddetin göründüğü kadar görünmeyen yönleri de bulunmaktadır. Bu görünmeyen
kısımda sembolik şiddet kendini göstermektedir. Sembolik şiddetin uygulandığı insanlar bazen küçük düşürücü durumlara maruz kalırken bazen de gurur kırıcı durumlar yüzünden kendini
ifade edemez hale gelmektedir.

Sembolik şiddeti uygulayan kişi ise; bu şiddeti devam ettirerek uygulanan kişi dışındakileri de kendisi gibi -şiddeti meşru kılarak- düşünmeye mecbur bırakmaktadır. Böylece o toplum içerisindeki hâkim düşüncenin dışında kalan da yine sembolik şiddete maruz kalmaktadır. Olağan karşılanan, örtük şekilde gerçekleşen sembolik şiddet normal olarak kendini gösterse de kendi içerisinde şiddeti içermektedir. Çünkü bu şiddet ince detaylarla gerçekleşmekte ve gerçekleştirilmektedir.

Sembolik şiddet, hayatımızın hemen hemen her noktasında kendini gösteren ve sürekli
karşılaştığımız şiddetin bir türüdür. Sembolik şiddet toplumla ve toplumda yaşanan olay ve
olgularla iç içedir. Fakat toplum içerisindeki insanların geneli sembolik şiddetti yaşamaktadır fakat yer aldığı habitusundan dolayı hissedilme düzeyi değişkenlik göstermektedir.

Sembolik şiddet, temelinde belirlenmiş bir güç altında bu gücü kabullenmekle ve içselleştirmekle başlamaktadır. Bir adım ötesinde ise bu şiddetin normalleştirilmesi gelmektedir. Normalleştirilen sembolik şiddet devamında tekrardan şiddetin meydana gelmesine yol açmaktadır.

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Editör

Editör

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir