Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Sindrella Kompleksi Nedir?

Yazı: Esra Nur ÖztürkAndromeda, bilinen diğer adıyla "Sindrella Kompleksi," kadının potansiyelini tam anlamıyla kullanmasını engelleyen, büyük ölçüde bastırılmış tutum ve korkulardan oluşan bir olgudur. Bu durumda kadınlar, genellikle başkalarını memnun etmek amacıyla yaşarlar, kendi duygu, düşünce ve hayallerini arka plana atarlar; bağımsızlıktan korkarlar ve bir erkeğin onları korumasını, kurtarmasını beklerler.Kadının bağımsızlıktan korkması ve bir erkeğe …

Yazı: Esra Nur Öztürk

Andromeda, bilinen diğer adıyla “Sindrella Kompleksi,” kadının potansiyelini tam anlamıyla kullanmasını engelleyen, büyük ölçüde bastırılmış tutum ve korkulardan oluşan bir olgudur. Bu durumda kadınlar, genellikle başkalarını memnun etmek amacıyla yaşarlar, kendi duygu, düşünce ve hayallerini arka plana atarlar; bağımsızlıktan korkarlar ve bir erkeğin onları korumasını, kurtarmasını beklerler.

Kadının bağımsızlıktan korkması ve bir erkeğe bağımlı olması durumunu Collette Dowling “Sindrella Kompleksi” olarak tanımlamıştır. Adını Sindrella Masalı’yla özdeşleştiren bu kompleks, masalda Sindrella’nın zorlu şartlar altında yaşadığı ve tek başına kurtulamayacağı bir durumda bir erkek tarafından kurtarıldığı temel hikayeden ilham alır. Toplumun kadınlara yönelik bazı beklentileri, güzellik standartları, rolleri vardır. Kadınlar kendi potansiyellerini keşfetmek yerine bu rollere uyum sağlamaya çalışır ve zorlu şartlarda bir kahraman tarafından kurtarılmayı beklerler. Bu durum çocuklukta ebeveynlerin daha az sorumluluk verdiği bireylerde de kendini gösterir.

Dowling, “Sindrella Kompleksi: Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu” adlı kitabında kendi deneyimlerinden yola çıkarak bu durumu ele almıştır. Kitabın arka kapağında şu ifadelere yer verir: 

”Yalnız olmaktan nefret ediyorum, keseli hayvanlar gibi bir başkasının derisinin altında yaşamak isterdim. Emniyette olmayı, sıcak, bakılıp gözetiliyor olmayı, havadan, hatta yaşamdan daha çok istiyorum. Çünkü iş bağımsızlığa gelince, gerçekten kendi ayaklarımızın üstünde durduğumuz zaman, kadınlıktan uzaklaşacağımızdan sevgisiz, sevimsiz kalacağımızdan korkuyoruz. Bunun için de başkalarını suçlamanın ötesine pek geçemiyoruz. Ama ‘Onları’ suçlayarak ya da dizimizi döverek özgürleşemeyiz. Bu olsa olsa, iliklerimizi donduran bağımsızlık korkumuzu gizlememize yarar. Bağımsızlık, başkalarının bize bahşedebileceği bir armağan değildir. Her şeyden ‘Onları’ sorumlu tutmaktan vazgeçemediğimiz, kendi sorumluluğumuzu üstlenmediğimiz ve bu sorumluluğun sonuçlarını göze alamadığımız sürece özgürleşemeyiz.”

Dowling’ın yazısı, kadınların kendi ayakları üzerinde durmalarının önemini vurgular ve bağımsızlık korkusuyla baş etmenin, sorumluluk almanın, ve özgürlüğe giden yolda kendi kararlarını almalarının gerekliliğini vurgular.

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Editör

Editör

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir