Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Sahte Kendiliğine Yolculuk

Biz insanların düşünebilerek özelleştiği, bu düşünceleri de kendisine göre şekillendirip dışarı resmettiği düşünülürse eğer; kendilik insanı insan yapan kısımlarındandır. Durum buyken kendi kendiliğini kaybedenler ise hiçkimseler haline gelmekten kendilerini koruyamazlar…

Yazı: Zeynep Canik

“Kendin ol; diğerleri çoktan kapıldı.”

Bulunduğu ortamın şeklini almak, nabza göre şerbet vermek gibi deyimlerle bahsettiğimiz bu durum, sahte kendilik olarak tanımlanıyor. Sahte kendilik, kişinin kendiyle temas kuramaması, kendine yabancılaşması ve dış odaklı bir kendiliğin gelişimini kapsamaktadır. Bu kavramı ilk olarak psikolog Donald Winnicott ortaya atmıştır. Gerçek kendilik diye bahsedeceğimiz ise kendi zevkleri, becerileri, eksiklerini dikkate alan ve bunları bir bütün olarak kabul ederek yaşantının değişen durumlarına karşın işlevsel bir şekilde uyum sağlayabilen bir yapıdır. Bu insanlar çok yetenekli, becerili, başarılı görünürler. Bunun altında fark etmediğimiz önemli bir nokta vardır. Kendilerinin farkına varmış, artı ve eksiklerini doğru tespit edebilen bu insanlar hayatlarının bilinçli şoförleridir. Rotalarını buna uygun çizer, kötü oldukları alanda kendilerini geliştirir, yapabildikleri veya yapmayı sevdikleri şeyleri hayatlarında barındırırlar. Gerçek kendiliklerini bilirler. Sınırlarını, isteklerini, becerilerini bilen bu insanlar diğerlerine kıyasla navigasyonla ilerliyor gibi düşünebilirsiniz. Bazen yolu daha çok sevdikleri için yolu uzatıp, yapamadıkları şeylerde kendilerini geliştirebilirler örneğin. Veya kestirmeden gidip, yetenekli oldukları alanda hızlıca hedefe ulaşabilirler.

“Kendin ol; diğerleri çoktan kapıldı.”

Sahte kendilik olarak tanımladığımız durumda ise körü körüne bir ilerleme vardır. Gideceği yeri bilmeyen rotasını da bilemez sonuçta. Olumlu bir gidişatları da olabilir tabii orası ayrı bir konu. Ancak dediğim gibi bir rotaları olmadığından, bol bol saparlar, yolu uzatırlar, yanlış yerlere giderler. İstikrarla hedefine doğru yol alan birinin hevesine kapılıp onunla aynı yola girebilirler örneğin. Devamında ise aynı şekilde başka birini, başka birini, başka birini… Bu kovalamacanın sonunda araba kovalayan köpek gibi bir hal alırlar. Sürekli olarak bir koşturmaca, bir yorgunluk, bir yırtınma vardır. Ama sonucunda elimize bir sürü yarım bırakılmış iş ve yorgun, bitkin bir biz kalır.

Sahte kendilik sadece yolunu bilmemekten kaynaklanmaz. Çok daha önemli bir tetikleyicisi vardır: Toplum baskısı. Toplumdan dışlanmak, yargılanmak, küçük görülmek gibi birçok endişemiz vardır. Bazılarımızda bu endişe araştırmamızı, düşüncelerimizi daha derin hale getirmeyi sağlarken kimimizin de tamamen baskılamasına yol açar. O anda bulunduğu ortamın görüşüne katılmasa dahi bunların yaşanmasından korkan veya özgüveni düşük, sosyal iletişimde yetersiz hisseden kişiler ortama uyum sağlamak için kendi kendiliklerinden uzaklaşırlar. Kendilerini bu benliğin gerçekliğine git gide inandırsalar dahi gerçek kendiliklerini bastırmaları devamında bir iç çatışma getirir. Dışarı sunduğu uyumlu tavır konuya dair konuşurken içeride gerçek kendiliğiyle çelişen bir ses yatar.

Biz insanların düşünebilerek özelleştiği, bu düşünceleri de kendisine göre şekillendirip dışarı resmettiği düşünülürse eğer; kendilik insanı insan yapan kısımlarındandır. Durum buyken kendi kendiliğini kaybedenler ise hiçkimseler haline gelmekten kendilerini koruyamazlar. Yolunu bilmedikçe bu insanlar önceden inşa edilmiş yollardan giderler. Ama sonuna geldiklerinde istedikleri gibi bir sonuç elde edemezler. Çünkü hepimiz kendi kendiliğimizin asfaltını döke döke yollarımızı yaparak gerçek kendiliğimize varabiliriz. Öteki türlü yalnızca başkalarının yolunun sonundaki gerçek kendiliğini kendi sahte kendiliğimiz haline getirmiş oluruz.

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Editör

Editör

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir