Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Kadın Yazar Değil, Kadın ve Yazar Olmak

Yazı: Melisa Güller“Bırak yaşayayım, seveyim ve güzel cümlelerle iyi söyleyeyim” demiş Plath; yazmaktan bahsederken.Kendimi bu cümleyi sık sık tekrar ederken buluyorum. Bir kadın ve bir yazar olarak istediğim şeyler bunlar, diğer birçok kadın ve yazar gibi. Kendimi bildiğimden beri, ki bu çok da uzun zaman önceyi ifade etmiyor aslında, yazıyorum. Yazmaktan kastım resmî olarak yazmak …

Yazı: Melisa Güller

“Bırak yaşayayım, seveyim ve güzel cümlelerle iyi söyleyeyim” demiş Plath; yazmaktan bahsederken.

Kendimi bu cümleyi sık sık tekrar ederken buluyorum. Bir kadın ve bir yazar olarak istediğim şeyler bunlar, diğer birçok kadın ve yazar gibi. Kendimi bildiğimden beri, ki bu çok da uzun zaman önceyi ifade etmiyor aslında, yazıyorum. Yazmaktan kastım resmî olarak yazmak değil çoğu zamanda tabii; ilkokulda katıldığım ilçe geneli yarışmalar ve okul dergileri dışında amatör olarak bir yazardım. Bir yazar olmadan önce de kadındım; kadın olmadan önce de kız çocuğuydum diyecektim ama dünyanın gözünde bir kız çocuğu doğduğu ilk andan itibaren kadındır; dolayısıyla bunu söylemeyeceğim. Kadın ve yazar olmak üzerine düşünürken de bir kadın ve yazar olarak kendimi bu yazıyı yazarken buldum.

Sonuçta bir şeyleri yazmayı öğrenmeden önce, izlemeyi öğreniyoruz. Dolayısıyla cevapları aramaya insan çocukken etrafı izleyerek başlıyor okumaya geçmeden önce, televizyon da bir şeyleri görüp öğrendiğin sihirli bir kutu olarak görevini yerine getiriyor ve ben kendimi hep televizyondaki kadın karakterlere bağlanmakta zorluk çekerken buldum. Türkiye’nin televizyon camiası hakkında söylenecek çok şey var tabii ama hakkında konuşulması gereken konulardan biri de geneli erkek olan yazarlardan çıkmış senaryoların, erkek yönetmenler tarafından yönetilmesi ve sonucunda bir dolu gerçeklikten uzak ve stereotipleşmiş kadın karakterlerle dolu dizilerin her akşam yayınlanması. Tabii her yazılan kadın karakter böyle değildi ama gerçekten kompleks sayılabilecek kadın karakter sayısı da yeterli değildi. Ben de aradığımı televizyonlarda bulamayınca, yazmayı ve okumayı sökmüş biri olarak, kitaplarda aramaya başladım.

İlk okuduğum kitap tam olarak neydi hatırlamıyorum ama beni ilk etkileyen kitap Charles Dickens’ın Oliver Twist’iydi. Tabii o zamanlar ilkokuldaydım ve Dickens’ın ne denli önemli bir yazar olduğundan birhaberdim ama hikaye beni üzmüş, kızdırmış, bazen sevindirmiş, neticede etkilemişti. Charles Dickens erkek bir yazardı ve Oliver da bir erkek çocuğuydu ama yine de kendimden bir şeyler bulmayı başarmıştım. Bunu daha birçok erkek yazarın erkek karakterini okurken yaşadım ama daha sonra temsil edilme hissini yaşamak isterken buldum kendimi. Bir kadın karakter okumak, ona bağlanmak, bağlanmasam bile bazı özelliklerimi taşıdığını görmek, bir davranışında kendimi bulmak istiyordum. Bu hissimi de ilk kez Paulo Coelho’nun Veronika Ölmek İstiyor’unu okurken doyurdum. Kitabın ana karakteri Veronika, gerçekten kendimden bir şeyler bulduğum bir kadın karakterdi, yazarı bir erkekti, ki kendisi en sevdiğim yazarlardandır ve ben sonunda iyi yazılmış diyebileceğim bir kadın karakter ile karşılaşmıştım. 

Birkaç yıl sonra, adını daha önceden sadece şiirleri aracılığı ile duyduğum ve sadece şiirlerini okumanın bile kendisine hayranlık duymamı sağladığı Sylvia Plath’ın Sırça Fanus kitabını okuduğum zaman yine kendimi “temsil edilmiş” hissettim. Hem de ne temsil edilmek. İlk okuduğumda kitabın ana karakteri ile yaşım bile aynıydı sanırım. Sylvia Plath, bir kadın ve bir yazar olarak, bir kadın ve bir yazar olan bana ulaşmayı başarmıştı; hem de amacı belki de bu olmazken. 

Sonrasında daha birçok ‘kadın yazar’la tanıştım; daha doğrusu yazar kadınlarla. Bilirsiniz, bir mesleği bir kadın yapıyorsa bu spesifik olarak belirtilir; çünkü mutlaka o işi önceden bir erkek yapmıştır ya da genel olarak erkekler yapıyordur. Çok inandırıcı değil mi? 

Bir kadın olarak sadece bir mimar olamıyorsunuz, bir mühendis, bir işletmeci, bir ressam ya da bir yazar. Dünya inatla size ne olduğunuzu, kim olduğunuzu hatırlatıyor; ve erkeklerin çizdiği sınırlara uymanızı bekliyor. Aslında burda dünyayı boşa suçlamamak lazım, dünya sınır çizmez ya da cinsiyet rolleri yaratmaz, sadece etrafında döner ama içindekiler… İçindekiler kendi menfaatleri için ne yapmaları gerekiyorsa yaparlar, bir alanda çoğunluk elde ettiler mi tamamdır. Bunu her gün her yerde görüyoruz. Erkeklerin kadınlara tarihin başlangıcından beri yaptıkları sadece örneklerden bir tanesi. “Dünya inatla size ne olduğunuzu, kim olduğunuzu hatırlatıyor” derken bile atıfta bulunduğum kadın cinsiyeti hakkından bahsederken “kim” kelimesini kullanmadan önce “ne” demem bile çok şey söylüyor. Kadınlara “ne” olduklarının hatırlatılmasından bahsediyorum; sanki kadınlar “kim” sorusunun cevabı olan insanlar değil de “ne” sorusunun cevapları olan eşyalarmış gibi. Oysa insanız, yemin ederim ki insanız. 

“Bir kadın olarak doğmak benim korkunç trajedim. Ana rahmine düştüğüm andan itibaren bedenimde penis ve testisler yerine göğüsler ve yumurtalıklar tomurcuklandırmaya; tüm eylem, düşünce ve duygu çemberimin kaçınılmaz kadınsılığımla kesin bir çizgiyle sınırlandırılmasına mahkûm edildim. Evet, sahnenin dinleyen, kaydeden, isimsiz bir parçası olmaya duyduğum yıkıcı arzularım, hepsi ama hepsi; yol işçileri, denizciler ve askerlerle, meyhane müdavimleriyle haşır neşir olduğum, kız olduğum, daima taciz ve tecavüz tehlikesi altındaki bir dişi olduğum gerçeğiyle yerle bir oluyor. Erkeklere ve onların hayatlarına duyduğum ilgi, onları baştan çıkarma arzusu ya da cinsel birliktelik davetiyesi olarak yanlış yorumlanıyor. Fakat Tanrım, ben herkesle elimden geldiğince derinlemesine konuşmak istiyorum. Açık bir arazide uyuyabilmek, Batı’ya seyahat edebilmek, geceleri özgürce yürüyebilmek istiyorum…” diyor Sylvia Plath günlüklerinde, ve ben bir yarım yüz yıl sonra bile bunları dediği için ona teşekkür ederken buluyorum kendimi.

Bu teşekkürüm, bütün yazar kadınlara.

 

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Editör

Editör

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir