yazı: Kerem AteşKısacaBladerunner 2049, serinin ikinci filmidir. Film, yeni nesil bir androidin, replikant K'nin, eski nesil ve yasa dışı bir şekilde bilinç geliştirmiş androidleri avlama konusuyla başlar ve beklenmedik gelişmeler ile devam eder. Film, benlik kimliği, hafıza ve insan doğasının niteliği gibi temalar işlenen bir bilim kurgu filmidir. Bu temalar film boyunca kademe kademe örülerek …
yazı: Kerem Ateş
Kısaca
Bladerunner 2049, serinin ikinci filmidir. Film, yeni nesil bir androidin, replikant K’nin, eski nesil ve yasa dışı bir şekilde bilinç geliştirmiş androidleri avlama konusuyla başlar ve beklenmedik gelişmeler ile devam eder. Film, benlik kimliği, hafıza ve insan doğasının niteliği gibi temalar işlenen bir bilim kurgu filmidir. Bu temalar film boyunca kademe kademe örülerek çeşitli semboller ve motifler vasıtasıyla derinleştirilerek izleyiciye sunulur.
Kimlik Arayışı
En merkezi tema Kimlik Arayışı ve Benlik olarak göze çarpar. Ana karakter bir isim olarak sadece seri numarasına sahip bir “Replikant”tır. Film boyunca kendi kimliği ve kökenleri hakkında cevaplar arar. Bu kimlik arayışı filmde ana karakterin yalnızlığını vurgulayan görseller aracılığıyla vurgulanır. K, zihnini ve gözlerini bulandıran reklam panoları ve neon ışıklarla dolu distopik ve iç karartıcı manzara içinde dolaşırken peşinde olduğu gerçeklik arayışı karmakarışık hâle gelir. Filmde nesnelerin sembolik kullanımı, örneğin anılarından biri olan ahşap bir atın tekrarlanan görüntüsü, kimliğin şekillenmesinde hafızanın önemini vurgular.
Hafıza
Hafıza da filmde önemli bir tema olarak detaylıca incelenir ve üstünde durulur. Filmdeki karakterler geçmiş tarafından kapsamlıca etkilenir ve K’nin hafızasındaki anılar alacağı eylemlerin gidişatını belirler. Geçmiş bir türlü kimsenin peşini bırakmaz. K’nin hafızası aynı zamanda kimlik bunalımının asıl sebeplerinden biridir. Sadece bir android mi yoksa bir insan mı olduğunu bir türlü bilemez. Hafıza teması, örneğin Las Vegas’ın karla kaplı harabeleri gibi çeşitli semboller aracılığıyla aktarılır ve nostalji ve kayıp hissi yaratır.
İnsan Doğası
Filmde köklü bir yere sahip olan insan doğası teması Deckard karakteriyle daha da derinleştirilir. Filmdeki final sahnesinde, K’nin aslında sandığının aksine gerçekten bir replikant olduğu ortaya çıkar. Bu açığa çıkma, insan olmanın ne anlama geldiği ve replikantların duygu ve empati gibi insanlarla özdeşleştirilen niteliklere sahip olup olamayacağı gibi soruları bir anda gündeme getirir. İnsan olduğuna tamamen inandığımız ve derinden empati duymaya başladığımız, sürekli haksızlığa uğradığını düşündüğümüz ana karakterin aslında insan olmadığını ve bunun bir yanlış anlaşılma olduğunu öğreniriz. Bu plot twist izleyicinin kurgusunu yerle bir eder. Film, insani niteliklerin sadece insanlara özgü olmadığını, aynı zamanda replikantlarda da bulunabileceğini bir anda gözler önüne serer.
Neden İzlenmeli?
Bladerunner sayılan bu temalar da dahil bir sürü düşündürücü nokta üzerinde duran etkileyici bir bilim kurgu filmidir. Temaları haricinde sinematografisi ve görsel kullanımı olarak da seyri zevkli bir filmdir. Üç saat civarında bir seyir vakti olsa da her dakikasına değer bir filmdir.
Denis Villeneuve
Denis Villeneuve, 3 Ekim 1967’de Quebec, Kanada’da doğan ünlü bir Kanadalı film yapımcısı ve yönetmendir. Kariyerine kısa filmler yaparak başlamıştır ve daha sonra 1998 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi “Un 32 août sur terre” ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Ancak gerçek çıkışını 2010 yılında çektiği “Incendies” filmi ile yapmıştır ve bu film sayısız ödüle layık görülmüşür. Villeneuve, son yıllarda Hollywood’un en saygın yönetmenleri arasında yer alıyor ve “Sicario”, “Arrival”, “Blade Runner 2049” ve “Dune” gibi filmleri yöneterek uluslararası alanda büyük başarılar elde etti.
