yazı: Gamze YılmazHepimizin dilinde bir seyahat planı döner durur; günübirlik bile olsa kesinliklegidilecek yerler vardır, bir araba kiralanır sonra ortaklaşa ev tutulur, masraflarbölüşülür, çok da uyguna gelir, hatta dönüş yolunda başka yerlere deuğranılabilir… Seyahatler, arkadaş ortamlarında mutlaka dönem dönem konuşulurancak gerek ekonomik koşullar gerek herkese uygun bir vakti belirlemeninzorluğundan ara ara bizi heyecanlandıran hayallerden öteye …
yazı: Gamze Yılmaz
Hepimizin dilinde bir seyahat planı döner durur; günübirlik bile olsa kesinlikle
gidilecek yerler vardır, bir araba kiralanır sonra ortaklaşa ev tutulur, masraflar
bölüşülür, çok da uyguna gelir, hatta dönüş yolunda başka yerlere de
uğranılabilir… Seyahatler, arkadaş ortamlarında mutlaka dönem dönem konuşulur
ancak gerek ekonomik koşullar gerek herkese uygun bir vakti belirlemenin
zorluğundan ara ara bizi heyecanlandıran hayallerden öteye geçemezler. Tek
başına geziye çıkma fikri ise en son seçeneğimiz olur; tek başınalığın kulağa
depresif gelişinden veya eğlencenin tek başına deneyimlenmeyen bir şey olduğunu
zannetmemizden hiç aklımıza bile gelmez. Kaldı ki yalnız geziye çıkmak bir
kenara, günün herhangi bir anında dahi yalnız kalabilmek oldukça imkansız hale
gelmiştir. Hayatın monotonluğuna öyle yerleşmişizdir ki bilincimizi
kaybedercesine yaşar dururuz. Ancak balonun ötesini görmek isteyenler, iyi bir
hayat adına gerekli cesareti gösterebilenler yeni yolculuklara açılabilir.

Hayatını hep yollarda geçiren kişilerden tek başına yolculuğa çıkma düşüncesinin,
tek başına yola çıkmaktan daha zor olduğunu duyarız. Daha önce hiç gitmediğiniz,
hiçbir sokağını, esnafını hatta belki de dilini bilmediğiniz bir yerde kendinizi hayal
etmek kuşkusuz çok ürkütücü gelir. Konfor alanı dışında dolaşmak yeni
tecrübelerin yanında tehlikelere karşı da savunmasızlık hissi oluşturur. Özellikle
konfor alanınızı uzun yıllar içinde sağlam temellerle kurmuşsanız ve o alanı
genişletme, yenileme cesaretini pek gösterememişseniz harekete geçmek oldukça
zorlayıcıdır. Tek başına gezmek uçsuz bucaksız bir bilinmeze savruluyormuşuz
gibi gelir ve insanoğlunun aşina olduğu şeyleri takip etme içgüdüsü yüzyıllardır
vardır, bize kontrolün elimizde olduğuna inandırır.

Peki her şeyin monotonlaştığı, iyice kanıksadığımız bu hayatlarda gerçekten de
ipler bizim elimizde midir? Belki de hayatımızın her noktasında ve tüm zaman
diliminde kontrolü elimize alamayız ama en azından tüm rotanın, bütçenin,
aktivitelerin bizim tarafımızdan belirlenen kimi iki günlük kimi bir aylık geziler
düzenlemek yaşam becerileri repertuarımızı geliştirir, bizi özgürleştirir ve gerçek
potansiyelimizin farkına varmamızı sağlar. Tüm gün patronlarımızdan ailemize
arkadaşlarımıza kadar bize ne yapmamız gerektiğini ne gibi planlar oluşturulması
gerektiğini söyleyen bir sürü insanla zaten kafamız doludur. Gezide tek başına
olmaksa neredeyse tüm planları oluşturabilmeyi sağlar. Bir aksilik veya
hoşnutsuzluk durumunda alternatif planlara da yönebilme rahatlığına kavuşturur.
Eylemlerimizi böylesine içten özgür bir şekilde belirleyebilmek özgüvenin
inşaasına inanılmaz katkı sağlar. Tek başına geziye çıkmak, gezide yeni ilişkiler
kurulmasına dolayısıyla da iletişim becerilerimizin sınandığı ve bunu
geliştirdiğimiz bir fırsat oluşturur aynı zamanda.

Her türden insanla iletişime geçmek, buna maruz kalmak iyi bir insan olma
yolunun da bir parçası sayılır; insanların hikayelerini dinledikçe, belki de hayat
koşullarının adaletsizliğini gördükçe, sizinle aynı cesareti gösterebilmiş insanlarla
duygudaşlık kurdukça daha vicdanlı, anlayışlı bireyler olmaya yöneliyoruz.
Birbirimizi kucaklamayı, yardım etmeyi öğreniyoruz. Karşımıza çıkan kişilerle
hikaye, deneyim paylaşımı yapacağımız ama en nihayetinde onlarla yollarımızın
ayrılacağını da çok iyi biliriz aslında. Keşke bu farkındalığı genel yaşamlarımıza
da yedirebilsek, kimsenin kimseden üstün olmadığını kabullensek ve karşımıza
çıkan kişilerin kendi hikayelerimizin sadece bir bölümüne konuk olduğunu
anlayabilsek.
Son olarak, çevremizde mutlaka bir tane her şeyden şikayet insanlardan vardır; bu
kişiler monotonlaşmış sistem karşısında ne kadar güçsüz olduklarından bahsedip
dururlar. Şikayet ederlerken aslında hayattan daha fazlasını istemeyi bilmezler,
sadece yakınır ve içlerinde oldukları durumu eylemsizlikleriyle kanıksamış
olduklarının farkında değillerdir. İşte bu yüzden sınırları zorlamak, konfor
alanlarımızdan çıkmak önemlidir. Zor zamanlarımızda, hastalıkta, evde musluk
patladığında, dersten kaldığımızda, ayrılık yaşadığımızda, bir hata yaptığımızda
çevremizdekilerin desteğinin önemli olduğu kadar tek başına seyahate çıkıp kendi
ayaklarımızın üstünde durabilmek de önemlidir. Bunu başardığımızda
deneyimlerimiz paha biçilemez bir hal alır ve kolay kolay yıkılmayan konforlu
değil belki ama sağlam benliklerimiz oluşur.