yazı: Cihan Akın GünaydınFatih Sultan Mehmet Edebi KişiliğiFatih,1432’de Edirne’de doğmuş, 1481’de Gebze’de 49 yaşında vefat etmiştir. Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahıdır. II. Mehmet şeklinde de anılır.Kaynaklarda Fatih’in İtalyanca, Slavca ve Latince de dahil olmak üzere birçok dili çok iyi düzeyde bildiği yönünde bilgilere yer verilmiştir. Saray eğitiminin yanı sıra müspet ilimlere gösterdiği ilgi ile anılan Fatih …
yazı: Cihan Akın Günaydın
Fatih Sultan Mehmet Edebi Kişiliği
Fatih,1432’de Edirne’de doğmuş, 1481’de Gebze’de 49 yaşında vefat etmiştir. Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahıdır. II. Mehmet şeklinde de anılır.
Kaynaklarda Fatih’in İtalyanca, Slavca ve Latince de dahil olmak üzere birçok dili çok iyi düzeyde bildiği yönünde bilgilere yer verilmiştir. Saray eğitiminin yanı sıra müspet ilimlere gösterdiği ilgi ile anılan Fatih özellikle Arapça ve Farsçaya olan hakimiyetini yazmış olduğu şiirlerinde hissettirmektedir. Şiirlerinde yer alan terimlerden hareketle Fatih’in coğrafya, felsefe, astronomi gibi ilimlerle ilgilendiği açıkça görülmektedir. Fatih’in günümüze ulaşan tek eseri Divân’dır. Şiirlerinde Avnî mahlasını kullanmıştır. Şiirlerinde dış yapı unsurlarına önem veren Fatih için Sehî Bey’in yapmış olduğu değerlendirmenin özeti şu şekildedir: “Sözleri merdâne, gazelleri âşıkane ve yer yer hikemîdir.”

İlme ve sanata büyük önem veren Fatih, başkentte bir nakkaşhâne kurdurmuş ve pek çok sanatkârı getirtip, burada kitap üretimini teşvik etmiştir.
1445’te İtalyan hümanist Ciriaco d’Ancona ve Manisa Sarayı’nda bulunan başka İtalyanlar ona Roma ve Batı tarihini okutuyorlardı. Yakın çevresinde Doğu Romalı, İranlı ve Türk; uzmanlar, aydınlar ve sanatçılar çoktu. Böyle bir ortamda II. Mehmed; Arapça ve Farsçayı çok iyi öğreniyor, Yunanca ve Latince çalışıyor ve ilerleyen dönemde İtalyanca bilen bir Fatih oluyordu. Bunlarla beraber Fatih, sık sık Hocazade, Molla Gürani, Molla İlyas, Hasan Samsuni, Molla Hayrettin ve Akşemseddin gibi âlimlerden görüşler alıyordu.
Fatih, Konstantinopolis’i aldığında kentin kültür merkezi kimliği neredeyse sönmek üzereydi. Fatih, ilk akademik oturumunu fetihten hemen sonra, bir çevirmen yardımıyla Patrik Gennadios ile birlikte Pammakaristos Manastırı’nda (Fethiye Cami) yaptı. Buradaki hoşgörülü yaklaşımı, dinleyenlerde hayranlık uyandırmıştı. Sultan Mehmed fetihten hemen sonra İstanbul’daki kitapların toplatılmasını istemiş ve bazılarının çevirtilmesi emrini vermiştir. 21 yaşındaki Sultan bu büyük zaferinden sonra nihai amacına yönelmiş ve İstanbul’u dünyanın bilim ve sanat merkezi haline getirecek hamleleri uygulamaya koymuştur.

Fatih’in bilimsel çalışmalara ve bilim adamlarına büyük önem verdiğinin bilinmesi ile kısa zamanda İslam dünyasının önemli bilim merkezlerinden çok sayıda bilgin, daha iyi imkânların olduğu İstanbul’a akın etti. Bu dönemde şairler, mutasavvıflar, şeyhler ve benzeri dışında yaklaşık 30 bilim adamı Osmanlı payitahtı İstanbul’a gelmiştir. Yine bu dönemde İstanbul’a gelen İslam bilginleri arasında Hekim Kutbeddin-i Acemi, Hekim Arab, Mehmed Şükrullah Şirvani, Kaysunizade Bedreddin, Hekim Lari, Molla Zeyrek ve Fatih’in hususi kütüphanesine bakan Molla Lütfi sayılabilir.
Sonuç olarak Fatih devrinde dini ilimlerin yanında tarih, coğrafya, felsefe, şiir ve edebiyat gibi sosyal ilimlerde pozitif ilimlerle de matematik, astronomi ve tıp alanında çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Fatih ilimde, sanatta ve düşüncede Osmanlı ülkesinde yeni bir çığır açmıştır.