Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Black Swan: Feminen Öfke

yazı: Melisa Güller BaleKüçük kız çocuklarının ailelerinin erken yaşlardan itibaren motive ettiği sanatsal ve sporsal faaliyetlerin en başında geliyor bale. Yüzlerce, binlerce yıldır sevilen ve saygı duyulan bir aktivite. Diğer sanatsal ve sporsal aktivitelerle karşılaştırıldığında, aralarında en çok zaman, özveri ve disiplin gerektirenlerin başında geliyor. Black Swan’a konu olan bu dans türünü, ana karakter Nina’nın …

yazı: Melisa Güller

Bale

Küçük kız çocuklarının ailelerinin erken yaşlardan itibaren motive ettiği sanatsal ve sporsal faaliyetlerin en başında geliyor bale. Yüzlerce, binlerce yıldır sevilen ve saygı duyulan bir aktivite. Diğer sanatsal ve sporsal aktivitelerle karşılaştırıldığında, aralarında en çok zaman, özveri ve disiplin gerektirenlerin başında geliyor. Black Swan’a konu olan bu dans türünü, ana karakter Nina’nın gözünden görüyoruz film boyunca; gördüklerimiz de şaşırılmayacak gibi değil.

“Swan Lake” balesinde başrolü kapmakta ısrarcı olan Nina, bunu başarıyor, ancak ne pahasına? Film boyunca neyin gerçek neyin sahte olduğu sorgulansa da, doğru olan bir şeyin kanaatine varmak mümkün: Nina’nın psikolojik durumunun pek de yerinde olmadığı.

Psikolojik açıdan zorlanan, mental hastalıklarla boğuşan ve en önemlisi yüzeysel yazılmayan ve gerçek derinliğe sahip bir kadın karakterin varlığı, Black Swan’ı bu kadar özel kılan şeylerin başında geliyor diye düşünüyorum. Sinemada temsil edilmekten uzun yıllar boyunca çekinilmiş kompleks kadın karakterlerin varlığı, karakterlerle kendini özdeşleştirme fırsatı yakalayan kadın izleyiciler için büyük önem taşıyor. Spesifik olarak bale yapmasa da, hatta herhangi bir sanat veya spor faaliyetinde ömrü boyunca yer almasa da bir kadın kendini Nina’yla bağdaştırabiliyor.

Nina, annesi olsun, dans öğretmeni olsun çeşitli insanlardan psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet görüyor; mükemmelliyetçi ve disiplinli; en azından öyle olmaya zorlanmış bir kadın karakter.

Kendisinin mükemmel bir beyaz kuğu olduğu ama siyah kuğu için uygun olmadığını defalarca belirten öğretmeninin sözleri üzerine Nina, diğer baletlerden Lily’I kendine tehdit olarak görüp, giderek paranoyaklaşıyor, haklı sebeplerden dolayı.

Tchaikoyvsky’den Kuğ Gölü Balesi

Swan Lake’e baktığımızda, beyaz kuğu Odette ve beyaz kuğun tabiri caizse hayatını ve aşkını çalarak yerine geçen siyah kuğu Odile hikayesiyle karşılaşılırız. Tchaikovsky’nin kompoze ettiği balenin sonunda, siyah kuğuya aşık olan prense karşın beyaz kuğu Odette kendini öldürür. Müziğinin de ikonikleştiği ve filmle bütünleştiği bu hikayenin filmde sahnelendiği kısım, Natalie Portman’ın devleştiği ve izleyeni etkisi altına aldığı kısım diyebilirim.

Film boyunca Nina’nın beyaz kuğudan, siyah kuğuya dönüştüğünü görüyoruz. Hem mecazi hem de gerçek anlamda. Güzel bir detay olarak, Nina’nın giysilerinin renkleri film ilerledikçe koyulaşıyor.

Film bitince, Nina’yı annesinin hep olmasından korktuğu şey olarak görüyoruz aslında; yetişkin bir kadın

Filmin yayınladığı zamandan bugüne kadar tartışıldığı bir gerçek. Nina’nın mental rahatsızlıkları olup olmadığı, bu mental rahatsızlıkların hangileri olduğu, filmin geneli ve bilhassa sonu tartışma konuları arasında yer oluyor. Black Swan’ın mirası, zamanın sonuna kadar kendini korumaya devam edecektir diye düşünüyorum, olması gerektiği gibi.

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Sanat Duvarı

Sanat Duvarı

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir