Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Çekmeceler   

Yazı: Melisa Güller Türkiye’de adını “Zenne” yapımıyla duyurmuş yönetmenler M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönetmenliğini üstlendiği 2015 yapımı film “Çekmeceler”, ülkemizin sinema sektöründe görmeye pek alışık olmadığımız konuları ve karakterleri içeren etkileyici bir yapım olmanın yanında izleyeni bolca soruyla baş başa bırakıyor. Peki nedir bu ‘çekmeceler’ ? Zihnimizin Çekmeceleri Film, ana karakter Deniz’in yaşamını konu alıyor; doğumundan şimdiki yaşına …

Yazı: Melisa Güller

Türkiye’de adını “Zenne” yapımıyla duyurmuş yönetmenler M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönetmenliğini üstlendiği 2015 yapımı film “Çekmeceler”, ülkemizin sinema sektöründe görmeye pek alışık olmadığımız konuları ve karakterleri içeren etkileyici bir yapım olmanın yanında izleyeni bolca soruyla baş başa bırakıyor. Peki nedir bu ‘çekmeceler’ ? 

Zihnimizin Çekmeceleri 

Film, ana karakter Deniz’in yaşamını konu alıyor; doğumundan şimdiki yaşına kadar. Deniz, sanatçı bir aileye doğmuş, oyuncu Ece Dizdar tarafından canlandırılan bir karakter. 32. yaş gününde hastaneye kaldırılmasından sonra rehabilitasyon sürecinde geçirdiği zaman boyunca zihninin çekmecelerini açan, geçmişini sık sık hatırlamak zorunda kalan bir kadın. Bu çekmeceler hepimizde var diye düşünüyor insan filmi izlerken. Ağzını kilitlediğimiz, açmak için elimizin gitmediği, açılmasından korktuğumuz çekmeceler… İçinde ne saklı olduğu kişiden kişiye değişiyor tabii ama bir ortak noktaları var; hepsinde hatırlamak istemediğimiz anıların, olayların, sözlerin, kişilerin bulunması. Deniz için de bu durum geçerli. Kontrolcü, problemli bir baba ve eşinden korkan bir anne; bu ikilinin dünyaya getirdikleri kız çocuğu Deniz, Deniz’in, diğer her kadın gibi, kadın olduğu için devamlı cezalandırılması… Çekmecelerde bunlar saklı.  

Kız Çocuğu, Genç Kız, Kadın Deniz  

Doğduğu andan itibaren, ‘kadın olmanın getirdiği yük’lerle başa çıkmaya çalışan bir Deniz görüyoruz filmde. ‘Kadın olmanın getirdiği yük’ diyorum ama aslında kadın olmanın getirdiği bir yük yok; dünyanın kadın olduğunuz için size bindirdiği yükler var. Oysaki Deniz’in de, benim de, kadınların da istediği şey ‘insan’ olarak görünmek. Tabii bu ataerki üzerine kurulmuş toplumlarda; yalnızca erkeğin ‘insan’ olarak varsayıldıydı, kadının erkek ne isterse o olmak zorunda bırakılmaya çalışıldığı yerlerde, daha da zor. Erkekler için normal karşılanan, aslında tüm insanlar için ‘normal’ olan ‘cinsellik’ gibi kavramlar, Deniz’in de diğer tüm kadınların da hayatlarında yer alması kabul edilemez; daha doğrusu kadının istediği şekilde yer alması kabul edilemez olgular ve bunun filmde çarpıcı şekilde işlendiğini görüyoruz. Yaş sınırlaması olan bu filmi izlerken, Türk sinemasında görmeye alışık olmadığımız sahnelerde görüyoruz bir kadın karakter olarak Deniz’i. İzleyenler için ‘rahatsız edici’ sayılabilecek sahneler de var; ancak bu sahnelerin aslında sadece sahne olmadığı, gerçek hayatta da birçok kadının aynı şeyleri yaşadığını ve bu tür tecrübeleri olan kadınların ve erkeklerin, ekranlarda daha çok ve daha doğru şekilde temsil edilmesi gerektiğini unutmamak gerekiyor. Çekmeceler, bence bu konuda başarılı bir yapım. Her kadının yaşadığı, sonra çekmecelere tıkıştırıp birdaha hatırlamamaya yemin içtiği şeylerin cesurca yansıtılması oldukça önemli zannımca.  

“Namus” gibi bilhassa kadınlara yaftalanmış kavramların, nasıl can acıtıcı ve nasıl ‘gerçek’ olduğunu hissettim Çekmeceler’i izlerken. Bu kavramlar elbette ki birçok farklı filmde ve dizide işlendi ancak çoğunda işlenmesi gerektiği gibi işlenmedi. Birçok yapımda, yine kadını baskılayıcı, küçümseyici şekilde işleniyor bu tür kavramlar. Kadının baskılanmadı ve küçümsenmesi zaten işlenmesi gereken şeyler ama bunu işlerken nasıl bir tutum sergilendiği, ne tür mesajlar verildiği büyük önem taşıyor. Çekmeceler, tanıdık olmayan bir tutumla çekilmiş ve iyi ki de çekilmiş dediğim bir film oldu benim için.  

Gerçek Hayatlar, Gerçek Deniz’ler 

Çekmeceler’in bu kadar etkileyici olmasının sebeblerinden biri de gerçek hayat hikayelerine dayanıyor olması diye düşünüyorum. Kaldı ki gerçek hayattan esinlenildiği söylenmese bile, tüm bunların gerçekte de yaşandığı kanısına varmak yanlış olmazdı.  

Hayat gerçekten bir oyun; gerçek ‘kral’ların, gerçek annelerin, gerçek adamların, gerçek kadınların, gerçek Deniz’lerin bulunduğu. Bu gerçekliği ekranda görmek, gerçekten inanılmazdı. 

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Sanat Duvarı

Sanat Duvarı

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir