Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Anlaşılamamış Filozof: Friedrich Nietzsche 

Yazı: Kerem Ateş “Öldürmeyen acı güçlendirir.” Sözünü hepimiz bir kere de olsun duymuşuzdur. Bu söz bir atasözü olarak bilinir hep. Lakin bu sözün sahibi aslında Nietzsche’den başkası değildir. Görüldüğü üzere ne yazık ki Nietzsche hak ettiği değeri hiçbir zaman görememiştir. Yazılarından anlaşıldığı üzere kendisi de bunun farkındadır. Yine de iyimser bir bakış açısıyla “İnsanlar beni yüz yıl sonra anlayacaklar” …

Yazı: Kerem Ateş

“Öldürmeyen acı güçlendirir.” Sözünü hepimiz bir kere de olsun duymuşuzdur. Bu söz bir atasözü olarak bilinir hep. Lakin bu sözün sahibi aslında Nietzsche’den başkası değildir. Görüldüğü üzere ne yazık ki Nietzsche hak ettiği değeri hiçbir zaman görememiştir. 

Yazılarından anlaşıldığı üzere kendisi de bunun farkındadır. Yine de iyimser bir bakış açısıyla “İnsanlar beni yüz yıl sonra anlayacaklar” der. Anlamamakta ısrar edenlerin aksine biz Nietzsche’yi doğumunun 178. Yıldönümünde anlamaya gayret gösterelim. 

Genç Nietzsche

15 Ekim 1844’te Röcken kasabasında ilk çocuk olarak dünyaya geldi. Bir lüteriyen papazı olan babasını 5 yaşında kaybettikten sonra annesiyle birlikte iki teyzesiyle yaşayan anneannesinin yanına taşındılar. Baba figürü olmadan büyüdü. 1856’da anneannesi de vefat edince annesi ve kız kardeşi Elizabeth ile şu an Nietzsche Müzesi olarak bilinen evlerine taşındılar. 

Yetim kalan Nietzsche, yaşarken papaz olan babası sayesinde tanınmış bir okul olan Schulpforta’da 1858-1864 arası eğitim gördü. Burada şiire ve müziğe ilgi duymaya başladı, Latince, Antik Yunanca, İbranice ve Fransızca öğrendi. Amatör olarak bestecilik yapsa da başarılı işler yaratamadı. Bilinmeyen ve bilenlerin de sevmediği şairleri sevdi. Gelecek hayatında büyük etkisi olacak Richard Wagner’I bu dönemde tanıdı. 

Vaiz olmak amacıyla Bonn Üniversitesinde klasik filoloji ve teoloji okumaya başladı ama birinci dönemin sonunda Hristiyanlık dinine inancını yitirdi. Tanrının insanlığı değil insanın tanrıyı yarattığı argümanından etkilendi. Profesör Ritschl altında filoloji öğrenimine devam etmek amacıyla 1865’te Leipzig Üniversitesine gitti. Aynı yıl, “aydınlanmamı sağladı” dediği Arthur Schopenhauer’ın yazılarıyla karşılaştı. 

1867’de bir seneliğine gönüllü olarak Naumburg’da Prusya topçu bölüğüne girdi. Harika bir süvari olarak nam saldı ama atına binerken olan bir kaza sonucunda göğsünün sol tarafında iki kası yırttı ve askeri kariyerden vazgeçerek çalışmalarına geri döndü. 

Basel’in En Genç Profesörlerinden Nietzsche 

24 yaşındayken Profesör Ritschl’in referansıyla 1869 yılında Basel Üniversitesinde Profesörlüğe başladı. Bu sıralarda Prusya vatandaşlığından çıkarak yurtsuz(stateless) biri oldu. Bir vatandaş olmasa da 1870 yılında Prusya Fransa savaşına katıldı ve savaşın travmatik etkilerine tanıklık etti. Geri döndüğünde profesörlüğüne devam etti ve “Homer ve Klasik Filoloji” dersini vermeye başladı. Yazılarında ve hayatında çok fazla etkisi olacak Afrikan Spir ve Jacob Burckhardt ile tanıştı.  

Richard Wagner ve karısı Cosima ile tanışmış olan Nietzsche onlarla yakın arkadaş oldu. 1972’de yazdığı Tragedyanın Doğuşu adlı kitabı meslektaşlarından büyük eleştri gördüğünde desteğine Wagner koştu. Nietzsche bu tarihlerde kendini izole ve yalnız hissetmeye başlamıştı. 1876’da zamanın Alman akımını ve gelişimini eleştiren Untimely Meditations altında toplanan dört essay yazdı. 1876’da yapılan Bayreuth festivalinin bayağılığı ve Wagner’ın Alman kültürünü aşırı yüceltmesi ondan uzaklaşmasına sebep oldu ve ileride doğacak düşmanlıklarının ilk adımı atıldı. 

1878’de Wagner ve Schopenhauer’ın savunduğu kötümserciliği eleştiren, metafizikten, ahlaktan ve dinden bahseden İnsanca, Pek İnsanca’yı yazdı. Bu eseriyle Afrikan Spir’den esinlendiği ve ölümüne değin sürecek aforizma ağırlıklı tarzını kurdu. 1879’da sağlığının artık eğitim vermesine ve almasına izin vermeyecek hale geldiğini görünce mesleğinden istifa etti ve en verimli olduğu filozof dönemi başladı. 


Dahilikten Deliliğe Yolculuk 

Hastalığına iyi gelecek iklimler arası sürekli yer değiştirdi ve farklı yerlerde yaşadı. Sağlığı iyileştiği dönemlerde sık sık ailesini ziyaret etti ve inançız olduğundan onunla sürekli kavga eden kız kardeşiyle araları bozulmaya devam etti. Bozulan gözlerinden dolayı yazması giderek güçleşti ve eski öğrenci olan Peter Gast’I yazmanı olarak tuttu. Kendisini eleştirmesine izin verdiği nadir arkadaşlarındandı 

1878’de İnsanca, Pek İnsanca ile başlayan verimli döneminde 1888’e kadar her yıl bir kitap ya da bir yazı çıkardı. 1882’de Şen Bilim’in ilk kısmını yazdı. Aynı sene Paul Rée aracılığıyla Salomé ile tanıştı ve ilk görüşte aşık oldu. Üçlü bir arkadaşlık ilişkisi kurdular ama Salomé Nietzsche’nin ona çaresizce aşık olduğunu görünce Paul Rée ile birlikte Nietzsche’yle bir daha görüşmemek üzere gittiler. Bu gidişte Nietzsche kendisi hariç herkesi; Salomé’yi, Rée’yi ve kız kardeşini suçladı. Kız kardeşinin bu ayrılıkta bir rolü vardı ve bundan dolayı ona nefret beslemeye başladı. 

Tamamen yalnız kalan ve sağlığı aşırı kötüleşen Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü yazmaya başladı. 1886’da yayımcısının anti-semitik davranışları yüzünden onunla ilişkisini kesti ve kendi işini kendisi yayımlamaya başladı. Nietzsche sanılanın aksine anti-semitik ve Alman milliyetçisi biri değildi. Anti-semitik biriyle evlenen Elizabeth ile arası daha da kötüleşti. Hastalığından yatalak hale gelene kadar onunla tekrar görüşmedi.  

1887’de Ahlakın Soykütüğü Üzerine’yi, 1888’de Putların Alacakaranlığı’nı ve Deccal’i yazdı. 44. Doğum gününde otobiyografi olarak Ecce Homo’yu yazdı. 1889’de Turin’de belli olmayan bir olayın ardından zihinsel çöküntü yaşayarak bozuk olan sağlığı daha da kötüleşti ve yatalak bir deliye dönüştü. Eski dehasından eser kalmamıştı. 

Yatalaklığı sırasında kız kardeşi Elizabeth onun eserlerini amaçları dışında anti-semitizm ve Nazi propagandası için kullandı. Nietzsche aslında bunlara bütün ruhuyla karşıydı ama artık yapabileceği bir şey kalmamıştı. 13 sene delilik ve hastalıkla cebelleşen Nietzsche birden fazla nöbetin ardından 25 Ağustos’ta hayata gözlerini yumdu. 

Zamanın Ötesindeki Felsefesi 

Belki de Nietzsche’nin en ünlü sözü “Tanrı öldü. Ve onu biz öldürdük.” Sözüdür. Ama bu sözün anlamı, Nietzsche’nin diğer eserleri gibi çarpıtılmaktadır. Bu söz aslında insanın evriminde artık Tanrı konseptinin eskisi kadar etkili olmadığından ve yerini kültürün ve bilimin alması gerektiğinden bahseder. Nietzsche her zaman insanın tam gelişmiş olmadığını ve üstün insanın, yani Übermensch’in mümkün olduğunu söyler. İnsan kendisiyle yüzleşmeli, acılarından yakınmamalı ve anlamdan yoksun değerlerden vazgeçmelidir. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi ve hatalarını fark etmesi çok acı vericidir. Nietzsche’ye göre herkes bundan kaçar. Üstün insan bundan kaçmayan ve kendi değerlerini yaratan kişidir. Yani toplumun kölesi olmayan kişidir. Benliğiyle bir olan kişinin kendinden başka hesap vereceği kişi kalmaz. Nietzsche diğer filozofların aksine insanın kendisine odaklanan felsefesiyle Carl Jung, Sigmund Freud, Alfred Adler gibi nice psikologlara ilham olmuştur. Doğumundan ölümüne kadar sürekli talihsizliklere gebe olmuştur hayatı. Ama onun yaşamı birçok kişinin hayatını daha iyi yaşamasına örnek olmuştur. 

“Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.”  

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Sanat Duvarı

Sanat Duvarı

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir