yazı: Kerem Ateş Her canlı yapıtaşlara sahiptir. Bu yapıtaşlarının toplamına DNA deriz ve DNA’lar genetiğimizi oluşturur. İnsanlık, tarihin başından beri mitlerinde ve efsanelerinde bir şekilde kendi yapısını, yani genetiğini değiştirmenin yollarını aramıştır. Bunlar ölümsüzlük ve hiç yitmeyen güzellik gibi konularla işlenmiştir. Uzun zamandan beri imkansıza yakın olan bu isteklerimiz son zamanlarda çıkan CRISPR teknolojisiyle gerçek …
yazı: Kerem Ateş
Her canlı yapıtaşlara sahiptir. Bu yapıtaşlarının toplamına DNA deriz ve DNA’lar genetiğimizi oluşturur. İnsanlık, tarihin başından beri mitlerinde ve efsanelerinde bir şekilde kendi yapısını, yani genetiğini değiştirmenin yollarını aramıştır. Bunlar ölümsüzlük ve hiç yitmeyen güzellik gibi konularla işlenmiştir. Uzun zamandan beri imkansıza yakın olan bu isteklerimiz son zamanlarda çıkan CRISPR teknolojisiyle gerçek olmaya doğru büyük bir adım attı.
CRISPR nedir ve ne işe yarar?
CRISPR’ın açılımının Türkçesi Düzeni Aralıklarla Bölünmüş Palindromik Tekrar Kümeleri’dir. 1987’de Osaka Üniversitesinde araştırmacı olan Yoshizumi İshino ve arkadaşları tarafından, ileride CRISPR olarak bilinecek olan genom havuzunun işlevini yanlışlıkla tetiklemişlerdir ve bunu kağıda dökmüşlerdir. 2000’de Alicante Üniversitesinden Francisco Mojica ve Ruud Hansen CRISPR’ın ne olduğunu ve ne işe yaradığını tamamen açıklığa kavuşturup genetik düzenlemede kullanılabilecek CRISPR-Cas9 yönteminin gelişmesinde ön ayak olmuştur. Jennifer Doudna ve Emmanuelle Charpentier CRISPR-Cas9 yöntemini tamamen geliştirip kullanılabilecek hale getirmiştir.
CRISPR’ın tam olarak ne olduğunu açıklayacak olursak Cas9 adlı enzimden bahsetmek gerek. Cas9 bakterilerin kendilerini en büyük düşmanları olan bakteriofajlardan korumak için sahip olduğu bir enzimdir. Bakteriofajlar, bakterilerin DNA’larına bağlanırlar ve bu DNA’yı kendi genetik kodlarını çoğaltıp üremek için kullanarak bakterinin zaman içinde ölümüne sebep olurlar. Cas9 enzimi, bakteriofajın bakterinin DNA’sına bağlanmış kısmını bularak CRISPR sekansını başlatır ve DNA’nın artık düşmana ait olan kısmını kesip önceden kaydedilmiş sağlıklı halini tekrar inşaat eder.
2012’de bu sürecin bitkilerde, hayvanlarda ve hatta insanlarda kullanılabileceği keşfedildi. Artık Cas9 enzimi sayesinde genetik mühendisleri tarafından bir genetikte istenmeyen kısımlar kesilip istenilen özellikler eklenmesi mümkün. Bu yöntemin adı ise CRISPR-Cas9. Bu yöntem hayatımızı çok kolaylaştıracak faydalara sahip. İklim değişikliğine dayanabilecek ve aşırı artan nüfusa yetecek verimliliğe sahip sebzeler ve meyveler yetiştirilebilir. Hayvanların yetişme hızı çoğaltılabilir. İnsanların genetiklerinden kaynaklanan özürler tedavi edilebilir, ömrümüz uzatılabilir ve hatta daha güçlü, daha zeki bebekler edecek şekilde genetik değişiklikler yapabiliriz. Ama peki kim bu tedavileri ve iyileştirmeleri karşılayacak duruma sahip? Ve bu “ısmarlama” bebekler nasıl sonuçlar doğurabilir?

Etik Sorunlar
En büyük sorun insan genetiğinin değiştirilip zaten eşit olmayan şansların daha da dengesiz hale getirilmesi. İmkanı olmayan aileler bebeklerinde genetik değişiklikler yapamazken imkanı olanlar yapabilecek. Çok karamsar olan olasılıklardan bir tanesi de genetiği değiştirilmiş mükemmel asker ordularının oluşturulması. Devletler ve topluluklar bu sebepten dolayı CRISPR’ın daha bitkiler üzerinde kullanılmasına bile karşı. Yöntemin geliştirilmesine herhangi bir katkı da sağlanılmıyor. Hem kötülük yolunda hem de iyilik yolunda çok büyük potansiyele sahip bir buluş olarak CRISPR’ın geleceği çok belirsiz.
Genetik Düzenlemenin Geleceği
CRISPR’I destekleyen sayılı topluluklar ve insanlar en azından bitkilerde kullanılması gerektiğini düşünüyorlar. Bununla ilgili baskı yapmaya ve medyada CRISPR’ın halihazırda kötü olan namını değiştirmeye çalışıyorlar. Ama dünyamızın durumuna bakarsak böyle radikal bir teknolojinin kullanılmasına büyüğünden küçüğünden hiçbir kitle razı görünmüyor. Öte yandan tek olan dünyamızı git gide daha da kullanılmaz hale getiriyoruz ve buna karşın hiçbir önlem almıyoruz. İleride istemesek de kullanmak zorunda kalabiliriz.
Jennifer Doudna ve Emmanuelle Charpentier Kimdir?
Jennifer Doudna 1964’te Washington DC’de doğmuştur. Bulduğu CRISPR-Cas9 yöntemiyle Emmanuelle Charpentier ile birlikte 2020 Nobel Kimya ödülüne layık görülmüştür. Hala hayattadır ve genetik üzerine araştırma yapmaya devam etmektedir. Emmanuelle Charpentier 1968’de Fransa’da doğmuştur. Ermeni asıllıdır. Hala hayattadır ve çalışmalarına devam etmektedir.
Kaynakça
https://en.m.wikipedia.org/wiki/Emmanuelle_Charpentier
https://en.m.wikipedia.org/wiki/Jennifer_Doudna
https://en.m.wikipedia.org/wiki/CRISPR
https://youtu.be/jAhjPd4uNFY (Kurzgesagt)
https://youtu.be/GYfaIxoaYhM (Sciencephile the AI)