Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

İnsanlık Tarihi’nin İnsanlık Dışı Olayları

yazı: Damla Mengücek İnsanlık var olduğundan bu yana dünya tarihi birçok olaya şahitlik etmiştir. Geçmişe dönüp baktığımızda bu olayların bazıları gururla göğsümüzü kabartmamızı sağlarken bazıları insanlığımızı sorgulatmıştır bize.Auschwitz-BirkenauNazi Toplama Kampları olarak da geçen bu tarihi olgu ikinci dünya savaşı döneminde yaşanmıştır. Günümüze çok uzak bir tarih olmamakla birlikte ırkçılığın gelebileceği en üst durumları bizlere göstermiştir. …

yazı: Damla Mengücek

İnsanlık var olduğundan bu yana dünya tarihi birçok olaya şahitlik etmiştir. Geçmişe dönüp baktığımızda bu olayların bazıları gururla göğsümüzü kabartmamızı sağlarken bazıları insanlığımızı sorgulatmıştır bize.

Auschwitz-Birkenau

Nazi Toplama Kampları olarak da geçen bu tarihi olgu ikinci dünya savaşı döneminde yaşanmıştır. Günümüze çok uzak bir tarih olmamakla birlikte ırkçılığın gelebileceği en üst durumları bizlere göstermiştir. Nazi Almanya’sında Adolf Hitler öncülüğünde oluşturulan bu kamplarda 1 milyondan fazla Yahudi’nin hayatını kaybettiği kayıtlara geçmiştir. Peki bu kampların amacı neydi?

İkinci Dünya Savaşı döneminde Almanya’da ve işgal edilen diğer bölgelerde topluma faydasız görülen kişileri çalıştırmak için Naziler tarafından kurulmuştur. İlk kurulan ana kamp Auschwitz I Polonya’nın Kraków şehrinin 60 km batısında kurulmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Auschwitz kasabası, yarısı Yahudi olan 14 bin kişinin yaşadığı sakin bir kasabaydı. Fakat yalnızca bunlarla kalmadı. Başta Yahudiler olmak üzere kendilerine ideolojik ve siyasal açıdan karşı çıkanları, düşmanları imha etmek için de kullanılmıştı. Bu kampların büyük bir kısmı Polonya’daydı. Kurbanlar arasında Yahudiler çoğunlukta olmakla birlikte Romanlar ve Slav ırklardan olanlar, akıl hastası olduğu düşünülenler ve topluma faydasız olduğu düşüncesiyle eşcinseller de yer almaktaydı. Yaklaşık 900.000 kişi kampa geldikleri anda doğrudan gaz odalarına gönderilmiş ya da vurularak hayatları sonlandırılmıştır. Kalan 200.000 kişi, hastalık, eksik beslenme, kötü muamele, tıbbi deneyler nedeniyle ve daha sonra gönderildikleri gaz odalarında hayatını kaybetmiştir. Ortalama 6 ay içinde ölen tutsaklar, en ağır şartlarda günde en az 10 saat çalıştırıldılar. Gaz odalarına gönderilirken, saç kesme, ceset toplama, yakma gibi işlemleri de yine kendileri yapıyorlardı. 27 Ocak 1945, hem Auschwitz-Birkenau’nun kurtulduğu, hem de ölüm kamplarının son bulduğu gün olarak tarihe geçti.

Küçük Albert Deneyi

Davranışçı John B. Watson ve yüksek lisans öğrencisi Rosalie Rayner tarafından 1920 yılında yürütülen ünlü bir psikoloji deneyidir. Rus Fizyolog Ivan Pavlov’un koşullanma deneylerine ilgi gösteren ve bunu daha ileri taşımak isteyen Watson, duygusal tepkilerin insanlarda koşullandırılabileceğini göstermek amacıyla bir deney tasarladı. Bu deneyde henüz 9 aylık olan Albert bebeği denek olarak kullandı. 

Deneyin başlangıcında Albert; beyaz fare, tavşan, maymun, yanan gazeteler gibi birçok uyarıcıya maruz bırakıldı. İlk etapta çocuk hiçbir korku tepkisi göstermemiştir. Deneyin devamında Albert, fareyle tekrar karşılaştırıldığında Watson, çekiçle metal bir boruya vurarak yüksek bir ses çıkarmıştır. Çocuk korkmuş ve ağlamaya başlamıştır. Watson, beyaz fare ile yüksek sesi tekrar tekrar eşleştirdikten sonra, Albert fareyi her görüşünde ağlamaya başladı.

”Şimdi Noel Baba Bile Korkuyor”

Watson ve Rayner bu konuyu şu cümlelerle ifade etti:

“Fare gösterildiğinde, bebek ağlamaya başladı. Neredeyse anında sola keskin bir şekilde döndü, sol tarafına düştü, kendini dört ayak üzerine kaldırdı ve o kadar hızlı bir şekilde sürünmeye başladı ki masanın kenarına ulaşmadan önce zorlukla yakalandı.”

Bu etik dışı deney psikoloji derslerinde anlatılmaktadır lakin eleştirilere maruz kalmaktan da kurtulamamıştır.  Etik değeri günümüz koşullarına uygun olmamakla birçok psikolog ve uzman kişi bu durumun çocuğun psikolojisinde kötü bir etki bıraktığını söylüyor.

Amerika’da Irkçılık ve Kölelik Olayları

Irkçılık, hala tam olarak bitmemiş olmasına rağmen özellikle de Amerika’nın tarihine baktığımızda günümüzde biraz daha iyi durumdadır. Siyahilere karşı yapılan bu ayrımcılık ve ötekileştirme, Amerika’nın kolonicilik dönemine dayanmaktadır. Bu koloniler Afrika’dan Amerika’ya getirdikleri siyahileri zorunlu olarak tarlalarda, madenlerde çalıştırmaya başlamıştır ve bu durum, ülkede köleliğin ve ırkçılığın sistemleşmeye başlamasına sebep olmuştur.19 Haziran 1865’te ABD’de köleliğin kaldırıldığı günü ifade ediyor. Bu gün, Kurtuluş Günü ve Özgürlük Günü adlarıyla da biliniyor.

Tulsa Katliamı 

ABD’nin ırkçılık tarihindeki kara lekelerden biri olan bu olay, Oklahoma eyaletinin Tulsa kentinde 31 Mart 1921’de yaşanan ırkçı olaylarda silahlı beyaz isyancı grupların saldırıları sonucunda 300’e yakın siyahi hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Bu olay siyahi bir gencin beyaz bir kıza taciz ettiği iddiası ile başlamıştır. Beyazlarla siyahiler arasında zaten gergin bir atmosfer bulunan Tulsa kentinde haberin yayılması üzerine Rowland’i linç etmek için karakola gelen yüzlerce silahlı beyaz ile Rowland’ı korumak için gelen bazıları silahlı 70’ten fazla siyahi Amerikalı, şüphelinin bulunduğu mahkeme önünde karşı karşıya geldi. Çıkan arbedede silahlar patladı ve iki grup arasında çıkan çatışmada 10 beyaz ve 2 siyahi hayatını kaybetti ve olaylar kontrolden çıktı. Siyahilerin yaşadığı bölgelere bazı polislerin de desteği ile yağmalamalar ve kundaklamalar yapıldı. 1996 yılında katliamın 96. yılında kurulan bağımsız bir meclisle hasarların verileri açıklandı. 800’den fazla kişinin yaralandığı, 10 binden fazla siyahinin evsiz kalarak büyük bölümünün Tulsa’yı terk etmek zorunda bırakıldığı ve olaylardaki maddi hasarın 2020 rakamlarıyla yaklaşık 33 milyon dolar olduğu bildirildi.

Günümüzde kölelik yok ve ırkçılık da eskiye oranla azalmıştır lakin tam anlamıyla bitmemiştir.  25 Mayıs 2020 tarihinde beyaz bir polis olan  Derek Chauvin’in siyahi olan George Floyd’un  boğazına diziyle bastırarak öldürmesi ile Amerika tekrar karışmıştır.

Manila Katliamı

II. Dünya Savaşı sırasında Filipinler’in başkenti Manila’da Japon askerler tarafından sivillere karşı yapılan katliamda hayatı son bulan toplam sivil sayısının 100.000 ile 500.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu katliam savaş sonrasında kurulan askeri mahkemelerde, Japon ordusu tarafından işlenmiş en büyük savaş suçlarından biri olarak kabul edildi. Bu katliam ve bazı diğer savaş suçları için açılan bir davada Japon General Tomoyuki Yamashita ve genelkurmay başkanı Akira Mutō suçlu bulundu. İki şahsın leyhine toplanan kanıtlar yetersiz bulundu ve idam edildiler. Katliamların yanı sıra onlarca kadın ve 12 ile 14 yaşları arasında olduğu tahmin edilen genç kızlara Japon askerler ve memurlar tarafından cinsel istismarda bulunuldu.

Kaynakça

https://web.archive.org/web/20121109031356/http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/306481.asp

https://terapiya.co/blog/kucuk-albert-deneyi

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/sinan-meydan/abdde-irkciligin-kisa-tarihi-5861166/

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abdnin-irkcilik-tarihindeki-kara-leke-tulsa-katliaminin-100-yili/2259140

https://www.cbsnews.com/minnesota/news/george-floyd-man-dies-after-being-arrested-by-minneapolis-police-fbi-called-to-investigate/

https://vies.wiki/wiki/tr/Manila_massacre

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Sanat Duvarı

Sanat Duvarı

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir