Join the Club

Get the best of Editoria delivered to your inbox weekly

Hayatı Olduğu Gibi Yaşamak: Zen Felsefesi

yazı: Kerem AteşZen nedir2500 civarı yıl önce Siddhartha Gautama tarafından oluşturulmuş bir düşünüş ve inanış biçimidir. Siddhartha Gautama sonradan Shakyamuni Buddha olarak bilinen ilk Buddha olacaktır. Buddha “aydınlanmış” anlamına gelir ve Zen inanışına göre herkeste aydınlanabilme potansiyeli vardır. İnsanın doğayla ve kendisiyle iç içe olması gerektiğini temel alan bir inanıştır.Gerçeği Düşüncelere Sığdırmaya Çalışmakİnsan beyni, etrafındaki …

yazı: Kerem Ateş

Zen nedir

2500 civarı yıl önce Siddhartha Gautama tarafından oluşturulmuş bir düşünüş ve inanış biçimidir. Siddhartha Gautama sonradan Shakyamuni Buddha olarak bilinen ilk Buddha olacaktır. Buddha “aydınlanmış” anlamına gelir ve Zen inanışına göre herkeste aydınlanabilme potansiyeli vardır. İnsanın doğayla ve kendisiyle iç içe olması gerektiğini temel alan bir inanıştır.

Gerçeği Düşüncelere Sığdırmaya Çalışmak

İnsan beyni, etrafındaki gerçekliği düşüncelere ve sembollere dönüştürerek çalışır. Bu çalışma şekli yaptığımız şeyleri daha az düşünerek yapmamız gibi kolaylıklar sağlar ve çok işlevseldir. Ancak bu sistemin olumsuz yönleri de vardır. Etrafımızdaki gerçekliği sürekli olarak zihnimizde sembollere dönüştürmek bir süre sonra gerçekliğin sadece zihnimizde yaşadıklarımız olduğu yanılgısına yol açar. Yani gerçeklikten koparız ve çevremiz bize yabancı gelir. Hayatın kendisine bakıp düşünmek yerine sadece hayat üzerine olan düşüncelerimiz üzerine düşünürüz ve hiçbir sonuca varamadığımızda da hüsrana uğrarız. Böylece insanı hayatının her safhasında çoğunlukla olumsuz etkileyen ve ruhsal hastalıkların sebebi ya da sonucu olan “Overthinking”, yani aşırı düşünme sıkıntısı ortaya çıkar.

 Amacı gerçekliği idrak edip ona uygun tepkiler üretmek olan zihnimiz bir süre sonra kendi ürününü kaynak olarak kullanarak bir olumsuz bir döngüye girer. Ayrıca bu döngü bizi sürekli olarak kendimizle baş başa bıraktığı için bizi aslında bir parçası olduğumuz doğadan ayırır. Biz aslında bir bütünün özgün bireyleriyizdir. Gerçekliğe verdiğimiz yargıların ürünlerini asıl gerçeklik sandığımızdan bunu kaybederiz. Alan Watts’a göre bu yargıların soyut ve zihnimizin ürünleri olduğunu fark edip doğayla ve gerçeklikle olan zayıflamış bağımızı kuvvetlendirmeliyiz. Bu yolla düşüncelerimizin daha sağlıklı olmasını sağlarız. Yarattığımız yargıların kölesi haline gelmeyiz böylece.

Alfred Edward Housman’ın şiirinden bu konuyu güzelce aktaran bir kesit:

“Ben, yabancıyım ve ürkeğim

Bir dünyada, yaratılışında rol almadığım”

Beklentilerin Yaşamımız Yerine Geçmesi

Doğumumuzdan itibaren her şeyden ve her bireyden bir bekletimiz vardır. Beklentiler insan doğasının büyük bir parçasını oluşturur. Mesela en başta sürekli bizi seven ve bizimle ilgilenen annemizden bize bakmasını bekleriz. Ama bu beklentiler yaşımız büyüdükçe ve soyut düşünme yeteneği kazandıkça olumsuz yönlerini ortaya çıkarmaya başlarlar. Artık annemizden sevgi beklemek veya elimizden bir şey düştüğünde yere çarpmasını beklemek kadar basit şeyler değillerdir. Yaptığımız eylemlerin istediğimiz sonuçlara yol açacağına inanırız ve bu sonuçların beklentisi içine gireriz. Saygı duyulmayı, sevilmeyi ve hayatımızda sürekli karşımıza iyi şeyler çıkmasını ya da yaptığımız her şeyin bir şekilde kötüye sonuçlanacağını, diğerlerinin bizden hoşlanmayacağını ve küçük görüleceğimizi bekleriz.

Beklentilerimiz içten içe veya bilinçli olarak olabilir ya da bilinçdışıdan kaynaklanabilir. Her insan yaşamı boyunca yaşadığı zamana ve kişiliğine göre türlü beklentilere girer. Karşılanmayan beklentilerimiz arttıkça ise bu kişide mutsuzluğa ve bunalımlara yol açar. Zen felsefesi hayatta mümkün olduğunca küçük beklentilerimiz olması gerektiğini savunur. Çünkü beklentiler de kalıp yargılardır ve hayatı bir kalıba sokamayız. Yaşamımızı olduğu gibi kabul etmeliyiz, çünkü yaşamımız iyisiyle ve kötüsüyle, üzüntüsüyle ve mutluluğuyla bizimdir. Yaşam deneyimimizi kendi düşüncelerimizle kısıtlamak yaşanmamış bir hayata yol açacaktır. En büyük beklenti ise yarının beklentisidir. Atalarımız bu beklentiye çok yerinde bir yanıt vermiştir: “Yarın ile öbür gün bitmez.”

“Hayata karşı yapılabilecek tek kötü şey onu ciddiye almaktır.”

-Alan Watts

Alan Watts Kimdir?

Alan Watts Buddhism ve Taoism gibi uzak doğu inanışlarını Batı felsefesiyle harmanlayıp iki zıt kültürün en iyi halini ortaya çıkarmaya çalışmıştır. “The Way of Zen” kitabıyla hippie kültürünün ortaya çıkmasında büyük rol oynamıştır. Teoloji yüksek lisansı yapıp 5 yıl papaz olmuştur. Psikoloji, din ve felsefe üzerine 25’ten fazla kitap yazmıştır. 1915’te İngiltere’de doğup 1973’te Amerika’da hayata gözlerini yummuştur.

Kaynakça:

Alan Watts, Four Ways to the Center lecture

https://alanwatts.org/life-of-alan-watts/

https://zenstudies.org/teachings/what-is-zen/

Bültenimize Katılın

Bu yazıyı beğendiniz mi? Aylık bültenimize bayılacaksınız.

Sanat Duvarı

Sanat Duvarı

Yorumlar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir