yazı: Kerem AteşBilinçdışıBazen yaptığımız ve dediğimiz bazı şeylerin nedenini anlayamayız. Sanki o sözü biz dememişizdir de dilimiz demiştir, ya da içimize doğmuştur bir şeyin olacağı ve içgüdüsel olarak bir hamle yapmışızdır. Buna insanın bilinçdışı yol açmaktadır. Bu tür istenmeden gerçekleşen olayların öylesine olmadığını düşünen ünlü psikologlar Carl Gustav Jung ve Sigmund Freud insan Ruh’unu, yani …
yazı: Kerem Ateş
Bilinçdışı
Bazen yaptığımız ve dediğimiz bazı şeylerin nedenini anlayamayız. Sanki o sözü biz dememişizdir de dilimiz demiştir, ya da içimize doğmuştur bir şeyin olacağı ve içgüdüsel olarak bir hamle yapmışızdır. Buna insanın bilinçdışı yol açmaktadır. Bu tür istenmeden gerçekleşen olayların öylesine olmadığını düşünen ünlü psikologlar Carl Gustav Jung ve Sigmund Freud insan Ruh’unu, yani Psyche’sini, katmanlara ve bölümlere ayırıp kendi şemalarını çıkartarak bunlar üzerinden insanı incelemeye çabalamıştır. Günümüzde de geçerliliğini sürdüren şema 6 katmandan oluşmaktadır.
Persona
Persona kişinin duruma, ortama ve kendine göre olmak istediği kişilik özelliklerinin ve düşünmek istediği düşüncelerin bulunduğu katmandır. Kısacası, Egonun kendimize yazdığı kurgusal bir hikayedir ve bu hikayeye biz de inanırız. Kelime antik yunancadır ve Maske anlamına gelir. Kişinin; ailesine, arkadaşlarına, sevgilisine, kendisine vesaire göstermek istediği özelliklerin toplamı Persona’sını yaratır. Farklı durumlara ve kişilere gösterilen maskelerin birbirine kıyasla zıtlığı ve farkı arttıkça Persona’nın Ruh’a yaptığı baskı artar. Persona insanın topluma adapte olmasını sağladığından doğası gereği iyi ve yararlıdır, ama yukarıda bahsedildiği gibi baskı arttığında kişide nevrozlara yol açabilir. Kişinin Ruh’unun boyutu hep sabit kaldığından boyutu artan Persona’nın arzulanmayan düşünceleri ve istekleri bilinçdışına itme şiddeti artar.
Bilinç
Bilinç Egonun, Personanın ve Ego tarafından onaylanmış düşüncelerin, eylemlerin olduğu yerdir. Burada olan her şeye her zaman erişimimiz vardır. Bilinçte bulunan ve sürekli istenen düşünceler Personaya akarken eskiden istenip şimdi gerek olmayan ya da istenmeyen düşünceler Kişisel Bilinçdışına akar.
Ego
Ego latince bir kelimedir ve anlamı Ben’dir. Egonun işlevi insanın kendisinin ne olduğu hakkındaki hikayeyi anlatmaktır ve Persona’yı düzenlemektir. Kişinin en saf hali Ego’dur ve neyin istenip istenmediğine karar vererek isteneni Persona’ya istenmeyeni ise Kişisel Bilinçdışına atar. Hacmi artmış Persona Ego’yu küçültür ve güçsüzleştirir. Ego’nun güçsüzleşmesi kişi hayatının zor bir dönemindeyken kontrolü Gölge’ye kaptırması ihtimalini güçlendirir.
Kişisel Bilinçdışı
Burası, artık arzulanmayan ya da baskılanan düşüncelerin uğradığı ilk noktadır. Eğer Bilinci beyaz ve Bilinçdışını siyah olarak düşünürsek Kişisel Bilinçdışı gri bölgedir ve akışın en yoğun olduğu yerdir. Yani burası aynı zamanda Bilinçdışının Bilince akışını sağladığı yerdir. Kişi hayatı boyunca deneyimlediği ve düşündüğü hiçbir şeyi unutmaz. Bunlar ömrü boyunca aşağı ve yukarı akmaya devam eder. Bu bölge gelecekte unuttuğumuzu sanacağımız şeylerin daha unutulmadığı ve hareketlerimizde etkilerini göstermeye devam ettirdiği yerdir. Burada olup da yine baskılanmaya devam eden şeyler kişinin gölgesine akar.
Buraya kadar olan kısmı Sigmund Freud deneyleriyle ve düşünce yoluyla keşfederek psikoloji camiasında çığır açmıştır. Ama Freud’un insan ruhu anlatısında hep yeri doldurulamayan bir boşluk kalmıştır ve bunu, Freud’un kendisinin halefi olarak gördüğü Carl Gustav Jung Gölge ve Kolektif Bilinçdışı kavramlarını bularak doldurmaya çalışmıştır.
Gölge
Gölge istemediğimiz her şeydir. Kişi hayatı boyunca arzulaması ayıp olan birçok şey düşünür ve ister. Bunlar kişiye göre düşünülmemesi gerektiğinden sürekli baskı altında kalırlar ve kişinin olmak istemediği her şeyi içinde barındıran gölgesine akarlar. Bastırılan ve yaşanmamış duygular arttıkça Gölge büyür ve Gölge’nin Ego’yu kontrolü altına alma ihtimali artar. Gölge’nin büyümesi kişinin hayatta yaşanan olaylara karşı direnç eşiğini düşürür. Cinnet dolayısıyla cinayet gibi olaylar bundan kaynaklanır.
Kolektif Bilinçdışı
Kolektif Bilinçdışı insanoğlunun ilk zamanlarından beri zihnine kazınmış düşünceleri ve davranışları içerir. İlk insandan bize kadar kalmış kalıpları ve sembolleri barındırır. Sonuçta bizim bu zamana kadar hayatta kalmamıza yaptığımız belli davranışlar sebep olmuştur ve bu davranışları yapan atalarımızdan bize bilgi aktarımı olmuştur. Kendilerinin bile bilmedikleri hareketler ve düşünce kalıpları nesilden nesile ve toplumdan topluma geçer. Yani bir insan ondan önceki bütün insanların toplanıp süzgeçten geçirilmiş hali gibidir. Jung bütün bu kalıplara ve şablonlara arketipler demiştir. Örnek verecek olursak Tanrıyı bulut olarak düşünmek gibi.
Bu kadar bilgiye rağmen insanın bilinçdışı hâlâ gizemini korumaktadır ve modern psikolojinin ana araştırma konularından biri olarak kalmaktadır. Belki de her zaman öyle de kalacaktır. Jung’a göre, insan gölgesinin ve düşüncelerinin farkında olmalıdır ve bunları bastırmak yerine kabullenmelidir. Her insanın aklında hem iyi hem kötü düşünceler vardır ve olacaktır. Önemli olan kötü düşünmemek değil, kötü davranmamaktır. Çünkü Gölge kontrolü ele geçirirse her şey için çok geç olur.
“İyi abartılarak daha iyi hale gelmez, hatta tam tersine kötüleşir. Küçük bir kötülük ise görmezden gelinip bastırılarak büyük bir kötülüğe dönüşür. Gölge insan doğasının koparılmaz bir parçasıdır, ve ancak gece vakti hiçbir gölge yoktur.” -Carl Gustav Jung